‘Son Akşam Yemeği…’

Yukarıya aldığım ilk fotoğraf Londra’da Kings Road, günümüz gece görünüşü, altta aynı yer, hikayemizin başlangıcı olan yılda çekilmiş.

Londra, antika pazarının merkezi, günümüzde irili ufaklı dört yüze yakın ‘Antika’ dükkânı, farklı konularda işlerini yürütüyorlar. En yoğun oldukları yerlerden birisi de Kings Road. Bugün size tanıtacağım Robin ve eşi işte bu caddede küçük iş yerlerinde ‘eski Para’ alım satımı ile hayatlarını sürdürürlerken, dükkâna yakışıklı uzun boylu bir genç girer. Yirmili yaşlarında olan genç adam koyu takım elbisesi, ipek gömleği, manşetli kollarında mücevherli kol düğmeleri, dikkat çekicidir. Yunanlı Armatör bir aileden gelen Hristo Mikailides ile Robin Symes in ortaklığı 1969 yılında böyle başlar. Bir müddet sonra Robin eşinden ayrılır, iki oğlunu ona bırakır, kız arkadaşından ayrılan Hristo nun aşağıda gördüğünüz Chelsea’de Seymour Walk’daki evine taşınır.

Aşağıdaki iki fotoğraf ta evin girişini ve içindeki havuzu görüyorsunuz.

Mobilyaları Milyon Sterlin değerinde olan özel ‘Grey’ tasarımı bu evde otuz sene geçirdiler dersek pek doğru olmaz. Ocak ayını İsviçre’de Gstaad’ta, Şubat Zurich’de, Mart ayı Bahamalarda Haziran’da Yunan adası Schinoussa’da ve Noeli New York’da geçirdikleri bir hayatları vardı. Aşağıya aldığım fotoğraflar bu pek bilinmeyen Yunan adasından.

Hristo’nun evi tam adanın burnunda olmasına karşın ne karadan ne de denizden görülemeyecek şekilde kaya oyularak yapılmıştı.

Yukarıdaki fotoğraf onları birlikte gösteren sayılı kayıtlardan birisi alta aldığımı ise Yunanlı araştırmacı-gazeteci Argyro Bozoni’den, kendi yazısında kullanmış, Hristo’nun yatı ile Korint Kanalını geçerken Robin ve Hristo.

 Peki, nasıl oldu bu ‘Şatafatlı Hayat’ derseniz, ‘Kanunsuz çıkarılan Antik Eserlerden’. Yunanistan, Mısır, İtalya ve Ülkemizden kaçak kazılarla çıkarılan, İtalya üzerinden İsviçre’ye geçirilen, neredeyse tüm eserler ‘Robin Symes Ltd’ tarafından ‘Pazara’ sunuluyordu. Pazar dediğimiz, Müzayede evleri, Müzeler ve Özel Antika meraklılarından oluşuyordu.

Robin, 1976 yılında felç geçirmişti araba kullanmıyordu, özel şoförü, gümüş renkli Rolls-Royce veya bordo Bentley’i ile onun hizmetindeydi. Robin bu piyasanın en önemli kişi’siydi hatta bir ara ‘British Museum’ un Mütevelli heyetinde bulundu. En önemli alıcılarından ‘Getty Museum’un ona yazdığı bir yazıyı aşağıya alıyorum.

Her şey güzel gidiyordu 1999 yılına kadar.  Robin atmış yaşına girmişti, Roma’da Yardımseverliği ile Ünlü banker Leon Levi ve antika meraklısı eşi Shelby White, Villalarında bir yemek verdiler. Ne yazık ki bu yemek Hristo’nun ‘Son akşam Yemeği’ oldu. Araştırmacı gazeteciler, Peter Watson ve Cecilia Todeschini, bu akşam yemeğini yazdıkları ‘The Medici Conspiracy’ kitabında şöyle anlatıyorlar, ‘…yemek sonrasında kendine bir ‘sigar’ bulmak üzere masadan kalkan Hristo bir daha dönmez, onu merdivenden düşmüş ve kafasını taşınabilir ısıtıcı radyatöre çarpmış bulurlar.’

Hristo’dan sonra Robin ona ait özel eşyaları aileye geri vermediği gibi, ‘O sadece benim yanımda çalışan bir elemandı, hiçbir hakkı yoktur’ diyecek kadar kaba bir dille cevap vermişti. Aileden sorumlu, Hristo’nun kız kardeşi ile evli olan armatör Dimitri Papadimitriou Robin’in İsviçreli avukatı Edmond Tavernier ile aşağıda gördüğünüz Dorchester Otelin salonunda buluşur.

Robin adına konuşan avukat ‘Ortak olmadıklarını ancak olsa olsa..’ der ve uzanarak aldığı bir grissininin ucundan bir parça koparır, ‘..ancak bu kadardır’ diye cevaplar. Gazeteci Peter Watson ‘Bu kabalığa karşın aile anlaşma yollarını aramağa devam etti’ diye yazıyor kitabında ancak Atina’ya evlerine Polis gelip Eşini mahkemeye verdiğini bildirmesi üzerine Robin’e karşı tutumunu değiştirir, Dimitri Papadimitriou. Londra’nın tanınış avukatlarından Ludovic de Walden’le anlaşır. Robin Yunanlı armatörü çok hafife almıştır, Walden ilk iş olarak ‘Banka hesaplarını bloke eder’ ve ortaklık için dava açar. Armatör Dimitri, Robin’in ‘Malları kaçırmasından’ endişe duymaktadır, Scotland Yard’dan emekli bir araştırnacı ile anlaşır. Dedektiflik Bürosu bu iş için en az otuz elemana ihtiyaç olduğunu, Robin’i her dakika ve her ülkede takip etmek için çok masraf gerekeceğini söyler. Dimitri bu işi sonuna kadar sürdürmekte kararlıdır ve para konu bile değildir. Robin’in peşine düşerler, çöp toplayıcısı olarak attığı her çöp incelenir, gittiği otelde bazen temizlikçi kadın,  bazen binalarında yangın görevlisi uzatmayalım her yazılı kağıdın fotokopisi alınır, yırtılanlar birleştirilir. (Bunların arasında bizi ilgilendiren bir belge de vardı. Münih Türk Mafyasından Kör Edip lakaplı Edip Telli ile ‘Elmalı hazineleri’ ile ilgili hesapların notu. Aşağıya alıyorum)

Bu baskı sonucu ‘Para kaynakları’ kesilen Robin tuttuğu yedi üst düzey avukatın parasını ödeyemedi, mahkemeye verdiler, bu sefer ‘İflasını’ istedi. Robin’in davasına ne oldu derseniz, yıllarca oyalamalar ve yalanlarından en sonunda Yargıç Peter Smith bezdi, son istediği evrakların da gelememesinden sonra ‘Mahkemeyi aldatmaktan ve oyalamaktan suçlu bularak iki sene hapis cezasına’ çarptırdı. Robin Symes’i hapse girerken çekilen fotoğrafını aşağıya alıyorum.

Kaçak kazıların trafiğinde ‘aklayıcı’ görevini üstlenen bu adam ne kadar ilginç ki bu suçtan ceza almadı. Eski ile uğraşan Robin, Londra’nın Eski hapishanelerinden biri olan Pentonville gönderilmesi bir ironi belki de.

21 Ocak 2005 günü girdiği Pentonville den yedi ay sonra çıkacaktır Robin. Hapishanede bile ‘Lüksünden’ vaz geçmemiş her zaman kullandığı özel Amerikan baskılı kabartmalı mavi kâğıtlarına Pentonville yazdırmış, onlarla yazışmalarını yürütmüştür.

Bundan önceki yazımızda anlattığımız Medici’nin İsviçre Genevre deki  ‘Gümrüksüz Bölgedeki’ tek konteyneri açıldığında Savcı Ferri gözlerine inanamamıştı. Robin mahkemeye aynı yerde dört konteyneri olduğunu bildirmişti. Bu yalandı. Avukat de Walden ve ekibinin araştırması sonunda ne kadar çıktı dersiniz. Tam otuz dört deposu vardı. On yedi bin parça antik eser tespit edildi. Peki bu eserler iade edildi mi, hayır. İngiltere hükümeti Vergi borçlarına karşı ‘Kayyum’ atadı ve aşağıda gördüğünüz Baker caddesindeki binada ‘Robin Symes Ltd’ borçları için çalışmasına devam ediyor.

 İtalyan hükümeti adına Savcı Ferri’nin yerine geçen Savcı, ‘Bu bir skandaldır. Kültür varlıkları ticari bir eşya değildir, satılamaz’ dese de karardan dönülmedi. Yalnızca ‘Kaynağın gerçekten o ülkeye ait olduğu ispatlanan eserlerin’ geri verilmesine izin verildi.

Peki, Robin Symes’e ne oldu derseniz, İngiliz araştırmacı yazar Wilson’un dediği gibi olmadı, ihtişamından biraz kaybetmiş ama varlıklı hayatına devam etti, anlaşılan ‘Dedektiflerin’ bulamadığı bazı kaynakları vardı. Ama yine de şansı yardım etmedi yeni kaynağı Londra’da yaşayan Eski Katar Kültür Bakanı aşağıda fotoğrafını gördüğünüz Şeyh el-Thani 2010 lu yılların ortalarında 48 yaşında aniden hayata veda etti.

 Avrupa ve Amerika Müzelerinin artık ‘istenmeyen’ adamı Robin, zengin Arap Şeyhlerinin hizmetindeydi. Geçtiğimiz Ekim ayında aramızdan ayrılıncaya kadar.

Bu kadar uzun uzadıya anlattığımız Robin Symes’in güzel Dünyamıza ne faydası oldu derseniz, onu bir ‘efsane’ gibi gösteren kişilere karşı söyleyeceğimiz tek şey, bir ‘Hiç’tir sadece.

Ama Dimitri Papadimitriyou’ya çabaları için borçluyuz, onun araştırmaları olmasa on yedi bin parçadan kimsenin haberi bile olmazdı, ailesinin -ki sonradan Yunanistan’da suçlandı- suçlanmasını göze alarak devam etti. (Kendisi halen Ülkesinin önde gelen iki büyük Deniz Nakliyat Şirketi Sahibidir)

Yazımızı Hristo ve Robin’in son fotoğrafları ile bitirelim.

Sağlıkla, kültürle kalmanız dileklerimle

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 29.03.2024

344  (13/24)

Leave a comment