‘Karabel Geçidi’..

Yukarıdaki fotoğraflarda bugünkü başlığımıza konu olan ‘Karabel Geçidi’ni görüyorsunuz. İzmir’in iki ilçesini, Kemalpaşa ve Torbalı’yı ayıran Bozdağların tek geçidi. Günümüzde ‘Bisikletli Gezginlerin’ yoğun ilgisini çeken, sakin, ormanlar arasında süzülen yolun, en dar yerine, İzmir Valisi Kazım Dirik tarafından, aşağıya fotoğrafını aldığım Kurtuluş Savaşımızın kahraman askerleri için ‘Zafer Takı’ 1920 li yılların sonlarına doğru yapılmıştı.

Mavi çinileri ile anılan bu anıt ne yazık ki, bir kamyonun çarpması ile yıkılmadı ama onarım yerine yol genişletilerek ortadan kalktı.

Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz, bazı yazılarımızda size tanıttığım Félix Marie Charles Texier işte bu geçitten, günümüzden neredeyse iki yüz sene önce sadece otuz bir yaşındayken geçti. Zafer Takının’ olduğu yerde, dağın güney yamacında, kayaya oyulmuş kabartmaları gördü. Texier, arkeolog değil, Paris Güzel Sanatlar mezunu yetenekli bir Mimar ve ressamdı. Aşağıya aldığım her iki gravür 1833 yılında onun tarafından çizilmiş.

Texier, kaya rölyefin boyutunun tam anlaşılabilmesi için kendisini de gravüre eklemiş.

Texier, bu çizimleri ile nelerin değişeceğinden habersiz, bir sene sonra aynı kabartmada gördüğü insanların benzerlerini Çorum Boğazköy de resimledi. Ülkesine döndükten sonra çizimlerini ve gezi notlarını, ‘Description de l’Asie Mineure faite par ordre du Gouvernement français.’ adıyla yayınladı.

Bol gravürle zengin eser, büyük ilgi uyandırdı, özellikle Anadolu’nun ‘Antik Yunan Medeniyetinin’ parçası olduğunu savunanlar için artık ellerinde daha güçlü bir belge vardı. İyi ama buna uymayan, ‘Karabel’deki mızraklı ve oklu adam da ne oluyordu. Hiçbir detayı kaçırmayan Texier’in gravürüne büyüteçle baktıklarında sağ üst köşede birtakım işaretler gördüler.

Bu bir ‘Hiyeroglif’ yazıydı. Elde bulunan antik çağları anlatan Tarih kitapları tekrar gözden geçirildi sonunda aradıklarını Heredot tarihinde buldular.

Mısır kralı Sesostris’in Iyonya’da kayalara oyulmuş iki tasviri vardır, biri Efes-Foça yolunda diğeri Sard’dan Smirna’ya giden yolda. Her iki yerde de kayaya oyulmuş, dört buçuk kübit yüksekliğinde, sağ elinde mızrak sol elinde ok ve yay taşıyan bir adam vardır, … ve bir omuzdan öbürüne göğsünde Mısır hieroglifi ile yazılmış bir yazı bulunur: ‘Bu ülkeyi kendi omuzlarımla fethettim.’” (Herodot II.106).

Tezin savunucuları rahatlamıştı gerçi Heredot’un tanımladığı kişiden farklı olarak mızrağı sağ elinde değil sol elindeydi üstelik İzmir yolunda değil Efes yolundaydı ama bunlar küçük detaylardı, kıyafeti, onun hiç üzerinde durulmadı.

Onlar iddialarını sürdürürken, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi, Alman meslektaşı ile 1907 yılında Alacahöyük ve Hattuşaş kazılarına başlayınca bizim Karabel Anıtımız Hititli oldu. Ama o, ne Mısırlı ne de Hititliydi. Anıttaki Hiyeroglif yazıların ‘Luvi’ dilinden olduğu ancak aralarında Sevgili Halet Çambel’in de olduğu Arkeologlar tarafından, Aslantaş kazılarında bulunan bir çift dilli (Luvice-Fenikece olarak yazılmış) tablet sayesinde bizim Karabel Anıtı’nın bir Luvi Kralına ait olduğu belirlendi. Bu Anadolu’da bulunan ilk Luvi anıtıydı.

Bu uzun girişten sonra fotoğraflarla anıtımızı tanıtalım.

Ne yazık ki, Luviler üzerine ilgi gösteren çalışma yapan araştırmacılarımız az. Oysa Luviler, Hititlerle aynı dönem belki de onlardan da önce yaşadılar, bilmiyoruz. Tek bildiğimiz Luvi Yazıtlarının sadece Batı Anadolu da değil, tüm Hitit Uygarlığı içinde, başkentleri dahil bulunduğu.

Vali Kazım Dirik anıtı gördü mü bilmiyoruz, ben hayatı cephelerde geçen değerli devlet adamımızın gördüğünü tahmin ediyorum, ordumuzun geçtiği dar geçitte, aynı yere yaptırması anlamlı.

Geçtiğimiz yıllarda ‘Anıtımız’ defineciler tarafından ne yazık ki tahrip edildi, arkasında bir mezar odası olması olasılığı ile bir bölümü parçalandı.

Bu kabartmaların sadece Karabel’de olmadığını son Torbalı Karakuyu da bulunan benzerinden biliyoruz. Gerçekten arkasında mezar odası olan var mı diye sorarsanız, bence vardı ve yıllar önce soyuldu. Bütün detayları işleyen Texier’in yukarıya aldığım ilk gravüründeki örneğe benzer üçgen alınlıklı kabartmayı günümüzde göremedik. Orijinal kaya damarlarının rölyefin olduğu taşta devam etmediği, eşik ile arasında boşluk olduğu aşağıdaki detayda daha iyi görebilirsiniz.

Rölyefli Kapak taşı, mezar odasından bulunanlar bir gün Batı Dünyasında bir Müzede çıkarsa sakın şaşırmayın.

Kültür varlıklarımızın daha iyi korunması umuduyla, sağlık ve sevgiyle kalın.

(Luviler hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz Sayın Prof Dr Fahri Işık internet ortamında yayınlanan konuşmaları ve ‘Uygarlık Anadolu’dan Doğdu’ baş yapıtında, Sayın Tayfın Bilgin’in ‘Kültür Envanteri’ yazılarında sorularınızın cevabını bulabilirsiniz.)

M.  Meran  Pakel

Antalya, 11.05.2024

347  (16/24)

Leave a comment