‘Babaanne ve Torun’.. İki Otelin Hikayesi

Yukarıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz Trieste, bir zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun limanıydı. Günümüzde İtalya’nın ticaret merkezlerinden. Alta aldığım fotoğraf Trieste koyunda, limanı uzaktan gören bir buruna yapılmış ‘Şato’, Avusturya Arşidükü Maximiliana ait.

1850 li yıllarda yapılan Şato neredeyse yüz sene sonra ‘Müzeye’ çevrilmiş 1955 yılında.

Bizi ilgilendiren bugünkü yazımızda sadece bu Şatonun adı. Ona ‘Miramare’ adını vermişler, ‘Denize bakan göz’ anlamına geliyor. Kimileri ‘Denizin aynası’ (Baştaki Mir in aynanın kısaltılmışı olarak kabul ederek) demişler.

Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’da Pera Palas ve Tokatlıyan Otelinden sonra en büyük üçüncü otelin adı Otel Miramare idi. Bu otelin hikayesi aşağıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz gençlerin Atina’da tanışması ile başlıyor.

Genç kızın adı Elizabeth, İsviçreli. Atina’da İngiliz Elçisinin çocuklarının bakımı ile görevli. Genç adam Ahmet Tevfik ise, Atina’da Osmanlı İmparatorluğunun Maslahatgüzarı. Elçinin verdiği yemekte tanışıyorlar. Ahmet Tevfik soylu bir aileden geliyor, annesiz büyümüş onu çok kültürlü olan teyzesi eğitiyor, Farsça, Fransızca öğretiyor. Önce askeri eğitim alıp ‘Subay’ olmasına karşın ordudan ayrılarak, Dış İşlerine geçiyor. Roma, Viyana, St Petersburg sonrasında otuz altı yaşında Atina’ya geliyor.  

Ahmet Tevfik ve Elizabeth, 1879’un sonunda Atina’daki Osmanlı Büyükelçiliği’nde evlenirler. Elizabeth iki kural koymuştur, birincisi, Ahmet Tevfik Bey başka bir eş almayacaktır diğeri Müslüman olması için baskı yapmayacaktır. Evlilik kayıtlarında adı Afife olarak yazılır. Peki Ahmet Tevfik bu kurallara uydu mu derseniz, evet başka bir eşi olmadı. Kültürlü, bulunduğu toplumu etkileyen Ahmet Tevfik beyi, bu kadar detaylı anlatmamın nedeni, onun Osmanlı İmparatorluğunun son ‘Sadrazamı’ olmasından. Üstelik en sıkıntılı yıllarda üç ayrı zamanda bu makamı yürütmüş.

Elçilik görevlerinden sonra Abdülhamid onu Hariciye Bakanı yapar. Osmanlı-Yunan Savaşı sonrası ona ‘ödül’ olarak kendi tapulu malı olan aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz köşkü hediye eder.

Hariciye Köşkü olarak anılan bu güzel binadan Ahmet Tevfik Paşa ve ailesi, Hariciye Bakanlığı ve Sadrazamlık mevkileri sonrasında Londra’ya Büyükelçi olarak atanmasıyla ayrılır ancak binayı Bakanlığa kiraya verir.

Binaya yerleşen yeni Hariciye Bakanının Alman eşinin yaptırdığı değişiklik yangına neden olacak ve 30 Mart 1912 günü bina tamamen kül olacaktır. (Aşağıya aldığım fotoğraflar yanan Hariciye Köşkünden, daha fazlasına Mimar Sinan Üniversitesi arşivlerinde ulaşabilirsiniz)

İki sene sonra Birinci Büyük Savaşın başlamasıyla Londra’dan İstanbul’a dönen aile yıkılmış ve öylece bırakılmış binanın ancak ‘Katipler Bölümünde’ sağlam kalan yerlerine yerleşirler.

İşte o yıllarda, Afife Hanım binanın yeniden yapılması ve güzel manzarasından ‘Otel’ olarak işletilmesi fikrini aileye açar. Ahmet Tevfik Paşa ‘Bize yakışmaz’ diyerek reddeder.

Ancak Afife Hanım kararlıdır ve isteğine ancak 1930 yılında ulaşır. Aile ‘Otel Miremare’yi işletmeğe başlar. Aşağıya aldığım fotoğraf Otelden görünen manzaraya ait.

Ancak Aile yürütemez, yeni bir ortak ve yeni bir adla açılır. Adı artık ‘Park Otel’ olarak anılacaktır.

Büyükannenin ‘Oteli’ sonrası gelelim hikayemizin devamına.

Fotoğrafta gördüğünüz kişi İsmail Hakkı Bey, Afife Hanımın büyük oğlu. Evliliklerinin ikinci senesinde Atina’da doğdu. Subay olarak Orduya katıldığında kendini Balkan Savaşlarında buldu. 1914 yılında İstanbul’a döndüğünde ancak evlenmeğe fırsat bulabildi. Onun için seçilen aday Veliaht VI. Mehmet’in (Vahdettin) kızı Fatma Ulviye Sultandı. (Yoksa Ulviye Sultan mı seçti bilmiyoruz.)

Nikahları Dolmabahçe Sarayında 12 Kasım 1914 günü kıyıldı, ne yazık ki bir gün önce İmparatorluk Birinci Büyük Savaşa katılma kararı almış ve savaş ilan etmişti. İsmail Hakkı cephenin yolunu tuttu. Düğünleri aşağıda fotoğrafta günümüz halini gördüğünüz Beşiktaş Kuruçeşme’deki Mabeyinci Arif Beyin yalısında ancak iki sene sonra Ağustos 1916 da yapılabildi.

1917 yılında Afife Hanım ‘Babaanne’ oldu. Doğan kız torununa ‘Suade’ adını vermişlerdi. Fatma Ulviye ile İsmail Hakkının evlilikleri ancak dört yıl sürdü, arkadaşları birer birer Anadolu’ya ‘Kurtuluş Savaşı’ için geçerlerken İstanbul’da üstelik ‘Saray Damadı’ olarak oturmak istemedi. 1920 yılında Ankara’ya geçti. Babası Sadrazam, kayınpederi Padişah olan İsmail Hakkı Bey, 16. Tümen Kurmay Başkanı olarak Albay rütbesi ile İstiklal Savaşına katıldı, madalya ile onurlandırıldı.

Bizi ilgilendiren torun, çıkarılan Kanunla ‘Padişah soyundan’ geldikleri için Ülkeden çıkarıldı. Annesi Ulviye Sultanla birlikte Mehmet Vahdettin’in yerleştiği San Remo’ya gittiler. Suade tahsilini Avrupa’da tamamladı 1950 li yıllarda çıkarılan Kanunla Ülkesine geri döndü.

Bu arada evlenmiş ve ‘Özbaş’ soyadını almıştı. Eşinin doğduğu yöreye Aydın’a yerleşti, kısmetinde ‘Otelcilik’ vardı Kuşadası’na açtığı otele de aynı adı verdi ‘Kısmet Otel’

Fotoğrafta Beyaz ceketle görülen Suade Hümeyra Hanımın otelinde kalmak kısmet olmadı ama 1979 yılında kapanıp yıkılan Park Otel’de oturmak bize de tatlı bir anı oldu.

Üstte gördüğünüz ‘Denize Kuşadası’ndan bakan göz’ Kısmet Otel ile yazımızı bitirelim.

(Geçtiğimiz yıllarda İsmail Hakkı Bey ile Ulviye Sultanın evlendikleri Mabeyinci Arif Bey yalısının, ‘Otel’ Ruhsatıyla satılması bir başka tesadüf)

Sağlıkla ve güzel anılarla kalmanız dileklerimle

M.  Meran  Pakel

Dalyan 30.06.2024

350  (19/24)

Leave a comment