

Ankara’da Kavaklıdere semtindeki arkadaşımızın evine gittiğim zamanlarda, çocuk olarak duvarda çerçevelenmiş resimlerden kendimi alamaz, hayranlıkla seyrederdim. Kars Milletvekili olan babası Turgut Bey (Göle) bizim merakımızı görünce. ‘Bu Şirketi Hayriye Vapuru’ der ve anlatmağa devam ederdi. İki kapı arasına özenle yerleştirilmiş ahşap çerçeveli eserler içinde, elle çizilmiş, renklendirilmiş bitki ve hayvan resimleri, belleğimden silinmediği gibi buldukça onları toplamak gençliğimde bir uğraş olmuştu. Oradan oraya savrulan hayat içinde, eşyalar arasında kimi kayboldu, kimi hala bir yerlerde çerçevelenip kendini göstereceği duvarını bekliyor. Bugünkü hikayemizde güzel çizimleri, illüstrasyonları yaratan sanatçılardan birisine ait ama önce sizlere bir ‘Sarayı’ tanıtmam gerekiyor. Aşağıda gördüğünüz ‘Blois Şatosu’ günümüzden neredeyse altı yüz sene önce yapılmış.


Fransa’nın Loire havzasında olan Şato-Saray uzun yıllar birçok krala hizmet etmiş.

Günümüzde ‘Müze’ olan bu saraya yolunuz düşerse, özellikle Fransa’ya üç kral yetiştirmiş Catherine de Medici’nin ‘Korku Odası’ ilginizi çekebilir. Küçük kapaklı birçok dolabın yer aldığı bu odada hangi dolaptan ne çıkacağını bilmediğiniz, aşağıda fotoğrafta gördüğünüz, gizemli ‘Oda’ ile karşılaşacaksınız. Kilise tarafından uzun yıllar ‘Çocuğu olmadığı nedeniyle’ ‘Cadılıkla’ suçlanan kraliçe ve odası bugünkü yazımızın konusu olmadığı için, devam ediyorum.

Günümüzden neredeyse dört yüz sene önce Kral Louis XIII bu Sarayı ve tüm Orleans’ı kardeşi Gaston’a bırakır. Çok güzel bahçeyle çevrili olan Şato artık yeni sahibinin hobisi ‘Botanik Egzotik ve Şifalı Bitkiler’ yuvasına dönüşür. Bahçenin Müdürü iki Üniversite bitirmiş, bu arada bir de ‘Savaşa katılmış’ İskoçyalı Botanikçi Robert Morison’un isteği üzerine, bitkilerin çizimlerini yapabilecek sanatçı olarak Nicolas Roberts işe başlar. Bu ilk çizimlerden birini aşağıda göreceksiniz.

Gaston’un ölümünden sonra neyse ki, Krallık koltuğunda oturan yeğen Louis XIV ‘Bitki ve Çiçeklere’ aşırı meraklıdır. Nicolas Roberts, Versay Sarayına aynı görevle geçer. Krala sunulan çizimler artık ‘Saray’ arşivindedir.

Yukarıda gördüğünüz Versay Sarayının Kraliyet Şifalı Bitkiler Bahçesi’nin o yıllardaki minyatürü. Burada Botanikçilerin yardımcısı durumundadır, desenleri çizenler. Usta-çırak eğitimi ile el değiştirerek yıllarca süren çalışmalarla 1700 yılına geldiğimizde Kraliyet Botanikçisi olarak Tournefort’lu Jozef Pitton, çizimler için ise, adı sanı duyulmamış Claude Aubriet görev yapmaktadır. ( Claude Aubriet’in hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Resim eğitimi almamıştır. Sarayda ‘Vale’ olarak çalışan bir yakını tarafından Saray kadrosuna girmiş ve İllüstratörlerin yanında çalışırken üstün yeteneği ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz yıl onun hakkında Fransa’da aşağıda kapağını gördüğünüz kitap yayınlandı, umarım yakın zamanda yeni bilgilere ulaşırız.)

Hikayemizin bundan sonrası bizleri ilgilendiriyor. Fransa Kralı XIV. Louis’in emriyle ‘Levant Ülkesine’ yani Anadolu’ya bir gezi yapmak üzere yola koyulurlar. Ekipte Jozef Pitton’un yanında Akman Botanikçi Andreas von Gundelsheimer ve çizimleri yapmak üzere Claude Aubriet vardır.
23 Nisan 1700 günü Marsilya’dan yelkenli gemi ile yola çıkarlar. Rüzgâra bağlı olarak Osmanlı adalarında (Şimdi Ege Adaları) zorunlu duraklamalarla İzmir’e varırlar. Uzun uzun anlatmak yerine Claude’un çizimleri ile günümüzden üç yüz sene önceki bazı şehirlerimizin nasıl olduklarına bakalım. Alta sırasıyla Ankara, Erzurum, Kars, Tokat, Giresun, Trabzon, Sinop’u görüyorsunuz. (Bunlardan daha fazlasını İnternet ortamında bulabilirsiniz)







Ağrı Dağı yakınında nehri geçerken boğulmaktan zor kurtulurlar, Tiflis yakınlarında ‘Casus’ diye tutuklanırlar bunun dışında yaşam ve konaklama zorluklarını hiç saymazsak, böceklerin saldırılarına alışık ekip iki sene sonunda, yanlarında büyük bir bitki koleksiyonuyla dönerler.
Bu kadar zorlukları atlatan Jozef ne yazık ki, kısa mesafedeki ‘Botanik Bahçesine’ getirdikleri bitkiler üzerinde çalışmağa giderken, bilinmez ama belki de aşırı heyecandan araba kazası geçirir ve hayatını kaybeder.

1707 yılında Pitton’un ekibi Claude’nin muhteşem çizimleriyle bezenmiş üç cilt halinde gezinin kitabını ‘Relation d’un voyage au Levant’ yayınlarlar. Anadolu’ya yapılan ilk geziden birkaç resim ekleyelim.



Claude Aubriet dahil hiçbir sanatkara imza atma izni verilmeyen eserlerin çoğunluğu ‘vellum’ (Tabaklanmamış, sadece kireçte bekletilmiş, tüysüz, buzağı derisi) üzerine desenlendirilmiştir. Günümüzde yedi bine yakın eser aşağıda fotoğrafta gördüğünüz Paris’de ‘Doğa Tarihi Müzesinde’ korunmaktadır.

Kralın izin vermediği sanatkarların içinde öne çıkan Claude Aubriet’i beraber çalıştığı Botanik Bilim adamları unutmadılar, bir faunaya onun adını verdiler ‘Aubrieta’
Geçtiğimiz yıl Ülkemizin genç botanikçileri Bolu Dağlarında aynı faunadan yeni bir tür buldular, hocalarının ismini verdiler, aşağıda fotoğrafını gördüğünüz bitki artık Dünya Botanik Bilimine Aubrieta-necmi-aksoyi’ adıyla kaydedildi.

Bu değerli Bilim adamımızın fotoğrafını aşağıya alıyorum.

Yine de kafamdaki, ‘Yoksa Claude Anadolu’yu gezerken bu faunayı ilk önce bulduğu için mi onun ismini verdiler ?’ sorusu belirsiz…
Güzel, şifalı bitkilerin peşinde oradan oraya sürüklenen insanlar için.. sevgiyle kalmanız dileklerimle,
M. Meran Pakel
Dalyan, 16.07.2024
352 (21/24)
