Yukarıya aldığım resimde görülen Osmanlı Padişahı İbrahim. Guvaş boya ile, neredeyse İbrahim’in ölümünden iki yüz sene sonra resmetmiş, Konstantin Karadağlı. Elindeki tek kaynağı altta gördüğünüz ‘minyatürü’ esas almış olmalı. Kaldı ki bu minyatür de İbrahim’den yüz sene sonra çizilmiş. Bütün bu detayları uzun yazmamın nedeni, resimde görünen dingin sakin adam o değil.

Lise de ‘Osmanlı Tarihi’ ile tanıştığımız da onun ‘Deli İbrahim’ olduğunu öğrendik ama hiçbirimiz neden böyle adlandırıldığını soramadık, o yıllardaki eğitim ‘sorgulamacı, tartışmaya açık’ bir eğitim değildi. Biz kendi mantığımızla ‘olsa olsa yaptıklarından olabilir’ diye düşünerek üstünde durmadık. Oysa İbrahim ‘Delirtilmişti’.
1618 yılında Osman on dört yaşında, tahta (II. Osman olarak çıktığında) altı erkek kardeşi daha vardı. Aklı eren Şehzadeler rahattılar, artık korkmuyorlardı, daha önce Padişah olan babaları I. Ahmet neredeyse iki yüz sene sonra ‘Fatih Yasalarını’ kaldırmış, böylelikle önce amcası, sonrasında ağabeyi, Padişah oluyordu. Ama anlayamadıkları ‘Neden hala kafeslikte’ kalıyorlardı. Aşağıda fotoğrafta gördüğünüz Topkapı Sarayının ‘Kafeslik Kasrı’

Ancak sizi yanıltmasın Topkapı Sarayında fotoğrafta gördüğünüz Kasır (Saray) sadece Padişahlıktan indirilen Sultanların kaldığı bölüm, en son Abdülaziz buraya getirilmiş.
Şehzadelerin kaldığı kafesliğe, ‘Şimşirlik’ adı verilmiş. Alttaki fotoğraf İnternetten. (Bu bölümü gösteriyor ama bana inandırıcı gelmiyor, yolum düştüğünde araştıracağım.)

Sonuçta tek odalı, demir kafesli tek penceresi olan yan yana odalarda yaşıyor Şehzadeler.
Üç yaşındaki İbrahim’in üzerinde tören kaftanı ile, kardeşleriyle birlikte ilk defa Osman’ın ‘Culüs’ Töreninde beraber olduklarını biliyoruz.
Üç sene geçmiş, artık altı yaşında aklı eriyor, bağırtılarla uyanıyor. Yandaki odalardan birinde, çılgınca bağırıyor bir abisi. Henüz on üç yaşındaki Mehmet kendinden bir yaş büyük ağabeyinin emriyle boğuluyor. Hani ‘kardeş katli’ kaldırılmıştı. Bu ilk travmaydı ama son değildi İbrahim için.
Beş sene sonra bu sefer ağabeyi Murad’ın ‘Cülüs’ törenine götürüldüğünde, korkak, ürkekti. Nasıl korkmasın daha üç sene önce tahta çıkan büyük ağabeyi Osman’ın başına gelenleri, (ondan saklasalar da) Odalıkların fısıltılı konuşmalarından öğrenmişti, (bir erkeğin başına gelebilecek en insanlık dışı olaylar onun başına Yedikule Zindanlarında gelmiş, sonunda orada öldürülmüştü) On bir yaşında tahta çıkan Murat farklı mıydı derseniz benim görüşüm, o da korkuyor ama korkusunu belli etmiyordu. Bu olay bütün kardeşler için ikinci travmaydı.
Bir insan dışarı çıkarılmadan kaç gün, hafta, yıl dayanabilir ‘Kafeslik’te. Geriye kalan dört Şehzade on iki yıl dayandı. ‘Belki de her şey düzeldi’ diye düşünen İbrahim, yine bir sabah çığlıklarla uyandı. Şehzade Bayazıt yirmi üç yaşındaydı, direniyordu, kolayca ipin boynuna geçirilmesine izin vermedi. Bağırışları duymamak için ‘Odalıklar’ kulaklarını tıkamıştı. Sıra kimdeydi acaba, kim dayanabilir bu bekleyişe, bu sefer çığlıklar avludan geliyordu, kapı kenarında bekleyen Süleyman cellatların arasından dışarıya kaçmış ama orada yakalanmıştı. 21 yaşındaki Kasım ve 20 yaşındaki İbrahim sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı ama sesler kesildi. Korku içinde geçen üç sene daha.
1638 yılı Şubat ayının sonlarında Cellatlar Kasım’ın odasına girdiler. Beklenen aksine, Kasım, direnmedi, sesini çıkarmadı. Bedenen olmasa bile zaten çoktan ölmüştü belki de.
Şimdi düşünüyorum üç yaşında başlayan ve tam yirmi sene süren baskıyı hangi beden kaldırabilir?
Yazımı İbrahim’i en güzel ifade eden ölümünden bir müddet sonra Venedik’te yapılmış gravürü ile bitiriyorum.

(Yazı çok uzun olacağı için üçe bölmek zorunda kaldım. Devamı bir sonra)
Sağlıkla ve güzelliklerle kalmanız dileklerimle.
M. Meran Pakel
Dalyan, 22.12.2024
374 (43/24)
