‘Resim Yapmak’ tutkusu…

Yukarıda gördüğünüz yağlıboya tablo, Henri Rousseau’nun eseri. Yaşadığı yıllarda, başkaldırı, farklı görüş adına ne derseniz ‘Resim sanatında’ öncü bir akımı başlatan sanatçı. Bu girişten sonra onu tanıtmam gerekiyor.

Kuzey Batı Fransa’da aşağıya bir fotoğrafını aldığım Laval’de doğmuş.

Laval’in bulunduğu bölge Loire Havzası, Üzüm bağları ve Şarap üretimi ile ünlü günümüzde.

Henri, okula burada başlıyor. İyi bir öğrenci değil, daha doğrusu resim ve müzik dışında ilgisiz. Sonuçta okulu bitirmeden ayrılmak zorunda kalıyor. Boş geçen yıllarında, on dokuz yaşında, başına bir de ‘ceza’ geliyor. Yalancı Şahitlikten mahkûm oluyor. (Bir arkadaşını kurtarmak isterken mı oldu bilmiyoruz) Ceza olarak, zorunlu dört sene askerlik hizmeti yapmaya gönderiliyor. Gönderildiği birlikteki askerlerin çoğu, İmparator Maximilian’ın Meksika’yı keşfe gönderdiği askerlerden, canların zor kurtarıp, geriye dönenlerin bölüğü. Henri, sabah akşam, onların abartarak anlattığı, vahşi hayvanlar, ormanlar ve egzotik bitkilerle dolu hikayeleri dinliyor. (Öylesine etkilenmiş olmalı ki, ileride yapacağı resimlerin temeli bunlar olacaktır.)

Yirmi dört yaşında babasının ölümü üzerine yalnız kalan annesine yardımcı olmak üzere Paris’e gidiyor, Vergi dairesine memur olarak giriyor. (İlerleyen yıllarda onu aşağılamak için eleştirmenler ‘Tahsildar’ ve ‘le Douanier’ ‘gümrükçü’ söylemleri ile küçümseyeceklerdir.)

Geçim sorunlarının dışında çocukluktan o yana resim yapmakta Henri. Kırk yaşında Louvre Müzesinde ‘Resim Kopyalamak’ için sanatkarlara verilen izine kavuşuyor, Ustaların eserlerini yeterince izleyebiliyor. Kırk iki yaşında ilk defa bir sergiye katılıyor.  Bu sergi, akademik eğitim almış, katı kurallı tutucu Ressamlara karşı, daha çok genç ve kendini tanıtmak isteyen sanatçıların kurduğu oluşumun sergisi.  (Dünya Sanatçılarına açık, özgürlükçü yapıda olan kuruluş,  düzenli sergilere 1903 yılında başlamış, 2003 de yüz yaşını doldurdu, halen devam etmekte. Her yıl ayrı salonlarda yapılan sergilere, Devlet desteklemek için Saray Salonlarını açıyor çoğu kez.) ‘Bağımsız Sanatçılar’ adını vermişler kendilerine, işte onların Salonunda sergileniyor, aşağıda gördüğünüz Tablosu ilk defa.

‘Bir Karnaval Akşamı’ adını taşıyan eser günümüzde, ABD’de Philadelphia Sanat Müzesinde.

1886 yılında Henri, kendi tarzı ile resimlerini yaparken ileride ondan etkilenecek olan Picasso beş, Klimt altı,Kandinski iki yaşında, Schiele ve Miro daha doğmamışlardı bile. (İlerleyen yıllarda Picasso onunla tanışacak evinde özel bir bölümünü onun yapıtlarına ayıracaktı)

Uzun uzadıya anlattığımız tam adıyla Henri-Julien-Félix Rousseau ‘resimlerinden para kazandı mı?’ diye sorarsanız, hayır. Resim dersi almamış, eğitimini görmemiş olmasına karşın hep ‘Ünlü’ bir Ressam olmak hayaliyle eserlerini yaptığını yazıyorlar. Çağdaşlarının ötesinde eser veren Henri’ye, ‘Dahi’ dediler, Dünyamızdan ayrıldıktan sonra, onu eleştirenler.

Eserlerinden bazıları aşağıda fotoğrafta gördüğünüz St. Petersburg da, Hermitage Müzesinde.

Klasik resim kalıplarına tek başına, o yıllarda direnen Henri, belki de çağının ‘Don Kişot’uydu. Kendini resmettiği Tablosunu aşağıya alıyorum.

Sadece ‘Resim Yapmak’ tutkusu ile yaşayan, bu kişiyi size tanıtmak istedim, eserlerinden bazılarını aşağıya alarak yazımızı sonlandıralım.

Sağlıkla ve güzelliklerle kalmanız dileklerimle,

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 31.12.2024

380  (49/24)

Leave a comment