Mardin neden ‘İşgal’ edilmedi..

Güzel Yurdumuzun Güneydoğusunda yer alan Mardin Şehrinin iki görüntüsü, günümüzden yetmiş beş sene önce 1950 yılında çekilmiş. Osmanlı’nın son yıllarında, ‘Sancak’ olarak adlandırılan bu yerleşim yeri ve Diyarbakır işgale uğramamış, acaba ‘neden’ sorusunun cevabını üç kuruşluk bilgimizle aktarmağa çalışacağız.          

Önce bir yanlışı düzelterek başlayalım, Güneydoğu illerimizi Fransızlar değil, İngilizler işgal etti.

30 Ekim’de ‘Ateş-kes’ antlaşması imzalanmasına karşın İngilizler durmadı, dört gün içinde Musul’u, arkasından, belki inanmayacaksınız ama sadece on beş askerle İskenderun’a, altı gün sonra girdiler. Kasım ayı sonunda Adana çoktan işgal edilmişti. Aralık ayının sonuna doğru Kilis’e girdiler. 1919 yılının ilk günü, ufak bir birlikle Antep’e, 3 Ocak günü de Cerablus’a (Günümüzde Karkamış) girdiler. Durmadılar, 22 Şubat günü Maraş da işgal kuvvetlerinin emrine girdi. Bir ay sonra, 24 Mart günü Urfa’da işgal edildi. Aşağıya fotoğrafını aldığım, günümüzde çalışmayan, o yıllarda Mardin Sancağına bağlı, Resulayn İstasyonu (Ceylanpınar) 28 Mart günü işgal kuvvetlerinin kontrolüne girdi.

(Gördüğünüz gibi, Güneydoğu Anadolu, yorgun, bitkin ve daha önemlisi umutsuz ve moralsizdi, bir kurşun bile atmadan ‘işgalci İngiliz kuvvetlerine’ teslim olmuşlardı.)

Peki, ‘nasıl oluyor da İngilizler bu kadar ‘rahat’ hareket edebiliyorlar’ diye düşünebilirsiniz. Önceki yazılarımızdan birinde bahsettiğimiz (Saraydan tablo kaçırmak) Arkeolog Austn Henry Layard’ın başlattığı yöntemi, geliştirdiler. Bizim ‘Casus’ diye adlandırdığımız kişiler, gerçekte İngiliz Ordusunun bir parçası olarak çalışıyorlardı. Onlar için ‘Siyasi Subay’ sınıfını oluşturmuşlar ve ‘Donanma Amiralliğine’ bağlanmışlardı. Kuruluşun kısa adı da NID (Navy İntelligence Department) olmuştu. Sivil giyiniyor, terfi alıyorlardı. Aşağıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz kişi bunlardan sadece biri.

Binbaşı Noel, tam adıyla Edward William Charles Noel ‘özel’ olarak yetiştirilmiş hırslı bir ‘Siyasi Subay’dı. Kendisi ile aynı yıllarda, çalışan Lawrence’e benzetme yaparak, ‘O Arapların Lawrence ise, bende, Kürtlerin Noel’iyim’ söylemini sık sık tekrarlıyordu. Haksız sayılmazdı, İran’da uzun yıllar kalmış, Kürt Aşiretlerle yaşamış, Kürtçe ve lehçelerini öğrenmişti. Mardin’e defalarca geldiğini ve Misyoner Okulundaki bir öğretmen bayanla, ayrıca Süryani Patriği ile sık sık görüştüğü yazılıyor kaynaklarda.

Belki de Araplar gibi, Kürtleri de yönlendirebileceklerini düşünüyordu İngilizler.

İşgal kronolojimize devam edersek, takvimler 4 Nisan 1919’u gösterdiğinde yukarıda fotoğrafını gördüğünüz, Siyasi yüzbaşı Alfred Christopher Pearson, Zaho nun kuzeybatısında Goyan vadisinde öldürüldü. Henüz yirmili yaşlarındaydı, bize karşı Çanakkale’de savaşırken 1915 Ağustos ayında yaralanmış, iyileşince bu sefer Orta Doğuya gelmiş Bağdat’ta bize karşı tekrar savaşmıştı. Sonrasında Siyasi Şubeye geçmişti. (Büyük Önder’in dediği gibi ‘Ne işin vardı bu topraklarda’) İngilizlerin güvendikleri Goyan aşiretinin eylemi ‘Kürtler hakkında’ düşüncelerini sorgulamağa neden olan ilk olaydı. Olayı imcelemek üzere Binbaşı Edward Noel 12 Nisan’da Nusaybin’e geldi. Oradan Mardin’e, 20 Nisan’da geçti. Bu olayın sorumlusu olarak, Nusaybin cezalandırıldı, Nisan ayı sonlarında, uçaklar bomba yağdırdı ama ne Nusaybin ne de Mardin ‘İşgal’ edilmedi.  (Bu kararda 25 Nisan’da Halep’e dönen Binbaşı Noel’in Raporunun rolü oldu mu bilmiyoruz)

7 Mayıs’ta Irak’ta Haseke şehri, sonrasında daha önce işgal edilen, Bağdat Demiryolunun önemli İstasyonunun olduğu Resulayn’ (Ceylanpınar) yerleşimi 12 Mayıs’ta işgal edildi.

Uzun uzadıya anlattığımız İngiliz işgali, 15 Eylül’de Paris’te yapılan bir ‘Protokol’ ile değişir. İngiltere işgal ettiği yerlerin ‘Habur Nehri doğusu’ kendisinde kalmak kaydı ile Fransızlara bırakacak ve bu iş en geç 1 Kasım’da tamamlanmış olacaktır. Artık Güneydoğunun yeni ‘İşgal Devleti’ Fransızlardır. Fransızlar ‘İşgal’ için kuracakları Orduya ‘Levant Ordusu’ adını verir ve başına 7 Ekim 1919 de, altta fotoğrafını gördüğünüz General Henri Gouraud’u getirirler.

General Henri Gouraud, bize yabancı değildir. O da Çanakkale’de savaşmış, top mermisi ile ağır yaralanmış, sağ kolunu kaybetmiş, iki bacağı da kırılmıştır. (Yine Atamızın ‘ne işin vardı orada’ sözü geliyor aklımıza) Karargâh olarak Beyrut’a yerleşti. (1919 yılının sonlarında artık Anadolu ilk işgal günlerindeki gibi değildi, direnişin başlayabileceği haberleri geliyordu, karargaha. Fransız işgal güçleri, İngilizlerle karşılaştırıldığında sayıca yetersiz, Ermeni ve Senegalli lejyonerlerden oluşuyordu, üstelik ‘hava Kuvvetleri’ yoktu, bunu değerlendiren Henri yeni yerleri işgal etmek yerine bu sınırları nasıl koruyabileceğinin derdindeydi.) Yazımıza bu konuyu inceleyen Sayın Eldem’in çalışmasından aynen aldığımız notlarla devam edelim.

‘… 21 Kasım 1919’da Beyrut’ta göreve başlayan Fransa’nın Suriye Yüksek Komiseri General Gouraud, Fransa’nın Suriye’yi işgal edeceği ve bu işgalin Diyarbakır Vilayeti ’ne de uzanacağı haberlerinin yayılmasıyla kaynamaya başlayan vilayet halkını sakinleştirmek için göreve başlamasından birkaç hafta sonra o sırada Antep’te bulunan, Mühendis Binbaşı Robert Normand’ı Beyrut’a çağırdı.’ Burada bir ara verip, bu binbaşıyı da size tanıtalım,

(Mühendis Binbaşı Normand, Fransız işgal Kuvvetlerinde Antep, Urfa ve Maraş’ta bulundu, bizleri iyi tanıdığını düşünüyorum, Maraş’ta rütbece kendisinden üst olan Maraş İşgal Komutanına ‘İşler daha kötüye gitmeden bir an önce Maraş’ı boşaltmasını’ öneren odur. Benzeri bir olay Antep’te yaşanmış, Divanı Harbe verilmiştir. Sonuçta suçsuz bulunmuş, ilerleyen yıllarda generalliğe kadar yükselmiştir. İkinci Büyük Harpte Fransızları ünlü ‘Majino Hattı’ onun eseridir.)

Devam edelim.  Normand Mardin ve Diyarbakır Vilayetine ‘işgal haberlerinin asılsız olduğunu’ bildirmek ve iyi niyet Elçisi olarak gitmek üzere Antep’e döndü.

‘Antep’e döndükten birkaç gün sonra sekreter olarak bir Fransız teğmeni ve tercüman olarak bir Türk Binbaşıyı (emekli Binbaşı Giritli İlhami) aldı, altı Türk ve bir Çerkez jandarma ile yaşlı bir Kürt eşkıya (!) korumasında, Aralık ayının sonlarında Urfa’ya doğru at sırtında yola çıktılar. Urfa’dan Mardin İstasyonu’na trenle geldiler ve 9 Ocak’ta Mardin’e vardılar.’ (Şehirde hiç asker yoktu ama Yarbay Kenan Beyin önerisi ile Milli aşiretinin Mardin kolundan Eyüp (Önen) Bey’in önderliğinde silahlı Kuvayi Milliye ordusu kurulmuştu, sayılarının üç bine yaklaştığı öne sürülen bu Kuvayi Milliyeciler Mardin İstasyonunda Normand’ı karşıladılar.) Devan edelim, ‘…(Normand hiçbir taşkınlıkla karşılaşmadan şehirde görüşmelerde bulunur).ileri gelenlerden Nadir Bey, Belediye Reisi Hıdır Çelebi ve 5. Tümen Komutanı Yarbay Kenan Bey ile görüşmüş, adı geçen kişiler kendisine hüsnükabul göstermişlerdi. Fakat Mardin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı ile Kuvayı Millîye komutanının da katıldığı belediyedeki toplantıda, şüphesiz Kenan Bey’in teşvikiyle Eyüp Bey, Fransız işgalini kabul etmeyeceklerini ve işgale direneceklerini Normand’a söyledi. Onun gözünü korkutmak için de aşiret güçleri Fransız teğmenin elindeki Fransız bayrağını yırttı; daha sonra Normand’ı misyonerlerle görüşmesi sırasında tehdit etti. Buna rağmen Normand, şerefine belediyede verilen akşam yemeğine katıldı. Yemekten sonra halkın galeyanından dolayı Kenan Bey otomobiliyle kendisine eşlik ederek, onu Mardin İstasyonu’na götürdü. Orada bir gece kalarak, Diyarbakır’a Urfa- Siverek yolu üzerinden gitmek üzere, ertesi gün trenle Tel Abyaz’a gitti.’

Bu olaydan sonra Mardin’e İşgal Kuvvetlerinden hiç uğrayan olmadı.

Resulayn İstasyonundan işgal askerlerinin çekildiği gün, yıllarca ‘Mardin’in Kurtuluş Günü’ olarak kutlandı, oysa Mardin hiç işgal edilmemişti. 2011 yılında bu yanlış düzeltildi.

Normand Diyarbakır’a gidip görevi tamamladı mı derseniz, hayır. Urfa’dan sonra Siverek’te kaldığı gece silahlı saldırıya uğradı, misafir olduğu evden ertesi gün geriye döndü.

Çanakkale’de canını kurtaran Komutan Henri Gouraud, Orta Doğu bataklığında çok zor günler geçirdi, Suriyeli İhtilalcilerin Haziran 1921 de tertipledikleri suikasttan kurtuldu. (ne kadar enteresandır ki Çanakkale’de kolunun kopmasına neden olan bombanın atıldığı ay Haziran 1915 di.) Günümüzde Beyrut’un gözde mahallelerinden birinde adına bir cadde vardır. Paris’e yolunuz düşerse, bir zamanlar, ‘düşmanımızın’  Ajaccio Meydanında Parkta aşağıda gördüğünüz heykeli ile karşılaşabilirsiniz.

Peki, Noel ne oldu derseniz onun hikayesi bitmedi, bir sonraki yazımızın konusu olacak. Bu kadar kişiden ne Noel ne de Henri geriye yazılı belge bırakmadılar, Normand hariç. Onun anlatımları ‘Tarih’i Hikâyeden yaşanmışlığa döndürüyor.

Mardin’i neden işgal etmediler diye düşünüyorsanız, bu kadar anlatıma, yazılı hiçbir belge olmamasına karşın, ben bu şehirde yaşamış Noel’in deneyimleri sonucudur diye düşünüyorum. Mardin Dünyamızda en büyük boylu, (boyları on santimden de büyük) akreplerin vatanıdır. Siz komutan olsanız askerlerinizi böyle bir yerde yatırır mısınız?

(Mardin’in işgali ile ilgili, belgelerde çelişki ve yanlışlarla karşılaşabilirsiniz, buna Mardin Valiliğinin çıkardığı çok güzel basılmış çalışma dahil. Kanımca gerçekçi, en değerli çalışmayı Sayın Fatih Turgay ELDEM’e borçluyuz. Kendisi Ticaret Uzmanı, ‘Cihan Harbi’nden sonra itilaf devletlerinin Mardin Sancağı’nı işgal girişimleri’ bu yazıda temel aldığım çalışması övgüye değer, çalışmalarının devamını dileyelim )

Sağlıkla ve Sevgiyle kalmanız dileklerimle,

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 19.01.2025

382  (01/25)

Leave a comment