Leydi’ye adanan Obelisk

Yukarıda Mary Pierreport’u görüyorsunuz.  Ama Mary yağlı boya tabloda resmedildiği gibi değil, gerçekte kaşları yok, kirpikleri gitmiş, kör olmaktan şans eseri kurtulmuş ve yüzünde çiçek bozuklukları. Sanatçı eseri bitirdiğinde, hüzünle bakar, daha sonra günlüğüne, ‘Hiçbir sanat bana kaybettiğim güzelliği geri veremez’ diye not düşer.

Günümüzde unutulan, ‘Çiçek’ hastalığı 1600 lü yıllarda Amerika kıtasını kasıp kavurmuş, sonrasında Avrupa’ya 1700 lü yılların başında gelmiş, işte o yıllarda, tam tarihini de ekleyelim, 1715 yılında Mary’nin ailesine bulaşır. Yakınlarının yanında ağabeyini de kaybeder. Kendisi sadece yirmi altı yaşında, üç senelik evli ve çok sevdiği bir de oğlu vardır. Bir genç kadın için önemli olan güzellik artık onda yoktur, bu şekilde yaşama alışması zor olur. Aristokrat bir aileden gelmektedir, yazmak, şiir onun tutkusudur.

Bir sene sonra eşi Edward, Büyükelçi olarak İstanbul’a atanır. Bundan sonra kocasının soyadıyla anılacaktır, Lady Montagu olarak. O yıllar da Galata ve ‘Şehrin karşısına gelen yer’ anlamında kullanılan Pera, ahşap görkemli konakları ile yabancıların ve elçiliklerin gözdesidir. İngiliz Elçilik binası olan konak, Timoni ailesinden kiralanmıştır. (*) Levanten olan konak sahipleri, çoğu zaman Elçilik için, Sarayla ilişkilerinde ‘Tercümanlık’ görevi dahil, hizmet işlerini de üstlenmektedirler. (**)

Lady Montagu ‘Dil’ sorunu yaşamadan, İstanbul’a alışır. Egzotik şehrin büyüsüne kapılır, konakta genellikle ‘Osmanlı giysilerini’ tercih eder.

Konakta çalışan personelde hiç ‘Çiçek’ izleri yoktur. Ülkesine gönderdiği ilk mektuplardan birinde, ‘Ülkemde acı ve ızdırap saçan, ölümcül hastalığın hiçbir izi bu Ülkede yok’ diye yazacaktır.

İster kadın dayanışması ister merak diye adlandırın, ‘Neden Ülkede hastalığın olmadığını’ kısa zamanda çalışan kadınlardan öğrenir.

Mart ayı Genelde İstanbul’da soğuk geçer, 1717 yılında Timoni konağına sıkıca sarınmış kadın arka kapıdan Elçiliğe alınır. Mary, önceden hazırlamıştır, kocasının haberi yoktur üstelik son ana kadar Elçilik Doktoru cerrahın da. Haber gönderir Doktor Charles Maitland’ı çağırtır. Görevi sadece ‘Olayın nasıl olduğunu’ gözlemlemek’ dir.

Kimi kaynaklarda, ‘Rum’ bazılarında ‘yerel’ olarak adlandırılan kadın, günümüze uygun ince bir iğne ile, beş yaşındaki Edward’ın kolunu çizer, getirdiği ‘Çiçek’ mikrobuyla aşılar. (Bugün düşününce annenin, hiç tanımadığı bir kişiye bunu yaptırması, çocuğu için, inanılmaz) Kocası ancak oğlunun yarası iyileşince bu olayı öğrenecektir.

Bir sene sonra Ülkelerine bu sefer dört kişi olarak, (İstanbul’da kızları Mary doğmuştur) dönerler. İngiltere ve Avrupa’da ‘Ölümcül Çiçek’ salgını devam etmektedir. Ne var ki Mary bütün çabalarına karşın, İngiliz hekimlerini ikna edemez. İnanmayacaksınız ama İngiliz Hekimler bizim kullandığımız deyimi kullanmışlar. ‘Kocakarı’ Yöntemidir. Güvenilmez, Bilimsel yanı yoktur.’ Ancak ona güvenen komşuları aynı yöntemle aşılanır. (O yıllarda İngiltere’de kadınların birçok haktan yoksun olduklarını, bilim çevrelerine kabul edilmek bir yana ‘eğitim haklarının olmadığını’ belirtmemiz gerekiyor. Kız çocuklara ilkokula gitme hakkını ancak yüz elli sene sonra 1870 de kazanacaklardır.) 

1721 yılı baharında ‘Ölümcül Çiçek salgını’ bu sefer Londra’da başlar.. Lady Montagu zaman kaybetmeden evinde bir toplantı düzenler, toplantıya tanınmış doktorların yanında ‘soylu hanımlar’ ve Wales Prensesi Caroline’de davetlidir.

 Tüm davetlilerin izlediği bir şova dönüşür, kızı Mary’nin aşılanması. Aşıyı İstanbul’daki Elçilik Doktoru Charles Maitland gerçekleştirir.  Bu Avrupa kıtasında bir doktor tarafından gerçekleştirilen ilk aşıdır. 

Tüm bunlara karşın hemen kabul gördü mü derseniz, hayır. Kral ancak ‘bu yeni yöntemi’ mahkumlar ve yetim çocuklar’ üzerinde yapılan bir dizi aşılama sonrasında‘Prenseslere’ uygulanabileceğine izin verir.   

Toplumdan güçlü destek göremeyen Lady Montagu’nün dört sene boyunca verdiği çabanın unutulmaması, hatırlanabilmesi için, bir ‘anıt’ fikri, hayatını kurtardığı ‘soylu’ çocuğa ait.  Aşağıda gördüğünüz obeliskin adı, ‘Güneş Anıtı’ (Sun Monument) Kral ailesine ait olmayan bir kişi için yapılmış ‘Tek’  anıt olma özelliğine sahip, yolunuz Yorkshire düşerse belki Wentworth Şatosunun geniş arazisinin içinde ormanın bir köşesinde onu görebilirsiniz. Bir zamanlar Londra’da komşuları olan ailenin genç ferdi William Wentworth’ın Lady’e armağanını.

Obelisk’e kazınan yazıyı aynen alıyorum,

“TO THE MEMORY OF THE

 RT HON LADY MARY  

WORTLEY MONTAGU

 WHO IN THE YEAR 1720

 INTRODUCED INOCULATION

OF THE SMALLPOX

INTO ENGLAND FROM TURKEY”.

Haksızlık yalnız Lady’e yapılmadı, Doktor Charles Maitland bundan nasibini aldı. Günümüzde Batı Dünyasında ‘ilk aşıyı bulan’ kişi Doktur Edward Jenner olarak karşımıza çıkar.  Jenner yukarıda anlattığımız yıllardan neredeyse yirmi beş sene sonra dünyaya gözlerini açacaktı. (Bir diğer yanlış ‘Çiçek aşısını’ onun bulduğu iddiasıdır. Aşı on dördüncü yüzyılda Çinliler tarafından kullanıldığına dair yazılar bulunmasına karşın bu yanlış bilgilendirme süregelmektedir.) Aşıyı bulduğu iddia edilen Jenner çocukluğunda aynı yöntemle aşılanmış.  Daha önce aşılanmış bir insanın ilk çiçek aşısını nasıl ‘tekrar bulabildiği’ mantıksızlığı ayırdına varan araştırmacıların yazıları arka arkaya yayınlanıyor. (Belki doğru tanımlama, ‘günümüz aşılamasına benzer’ ilk deri altı aşılamasını yapan kişi olacaktır

Daha sonra neler oldu diye merak edebilirsiniz? Yazıyı daha fazla uzatmamak için ayırmak zorunda kaldım.

Sağlıklı mutlu günler dileklerimle

(*)  Daha fazla bilgi için, bkz. Sayın Şefik Onat ‘İstanbul Sefarethaneleri’

(**) Levantine Heritage web sayfası

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 18.02.2025

387    (06/25)

Leave a comment