Yukarıdaki fotoğraf 1920 li yıllarda çekilmiş, İnebolu İskelesinin görüntüsü. Bugünkü hikâyemizin son noktası. 1921 yılının sonbaharı, Ekim ayının sonlarına doğru aşağıda fotoğraflarını aldığım iki İngiliz savaş gemisi İnebolu ufuklarında belirir.


Bu gemilerden HMS Centaur adlı muhrip açıkta beklerken HMS Somme Karadeniz’de doğuya doğru yoluna devam eder. İnebolu halkı alışıktır sahilinde zırhlıları görmeğe. Çok değil daha üç ay öncesi (9 Haziran’dan 30 Temmuz gününe kadar) Kalkis ve Panter adlı iki Yunan Zırhlısının şehri bombaladığını unutmamışlardır. Bu korkunç günlerde onlar canlarının değil, depolardaki cephanenin kurtarılması için anlatılması güç çaba sarf etmişler bununla da yetinmemiş, zırhlılara aldırmadan geceleri ahşap tekneleri ile sahile cephane getirmeğe devam etmişlerdi. (Bu anları unutmamak için aşağıya o günlerden bir fotoğraf ekliyorum)

Tekrar günümüzden yüz dört sene öncesine, Ekim ayının son günlerine dönecek olursak, bu sefer İnebolu halkı sahilde toplanmış, merak ve sabırla gemiyi izliyorlardı. İki Zırhlı şehri bombalamak için değil, esir takası için görevliydi. Açıkta bekleyen HMS Centaur’un içinde Türk esirler vardı. Yoluna devam eden HMS Somme Trabzon’dan ‘özel İngiliz esiri’ aldığında değişim başlayacaktı yani koca gemi tek bir kişiyi almak için gidiyordu Trabzon’a. Peki, elimizde esir olan ‘önemli kişi’ neden bu kadar değerliydi diye sorarsanız, o bir ‘İstihbarat Subayıydı’ tek kelime ile ‘Casus’ ve neredeyse bir senedir Erzurum’da cezaevinde tutuluyordu. Şimdi size bu kişiyi tanıtmamız gerekiyor.

Fotoğrafta gördüğünüz Alfred Rawlinson ve köpeği George. Babası Henry Ülkemizde uzun yıllar çalışmış, Sümer tabletlerini ilk okuyan kişi olarak biliniyor. Kendi Ülkesinde ‘Baronet’ ünvanlı bir asil. (Bu unvan daha sonra ‘Sir’ olarak değişecek, önce büyük oğluna daha sonra Alfred’e geçecektir) Alfred, macera tutkunu aynı zamanda, 1900 Paris olimpiyatlarında altın madalya alan İngiliz Polo Takımında yer almış bir sporcu. İyi bir Pilot. Askerliğine gelince çoğunlukla ‘Özel’ görevlerde çalışmış, Birinci Büyük Savaşta Fransa’da Aubers’de Almanlara karşı ‘stratejik bombalama’ görevini üstlenmiş. Daha sonraları Londra’nın Almanlara karşı hava savunma gurubunun başına geçmiş. Birinci Büyük Savaşın sonlarında 1918 yılında ‘İstihbarat Subayı’ olarak Ülkemize geliyor.
Kısaca geçmişini özetlediğimiz Alfred, çocukluğundan başlayarak ‘İngiltere’nin En Büyük İmparatorluk’ olduğu savıyla büyümüş üstelik ‘Soylu’, doğaldır ki kibirli ve karşısındakini küçümseyen bir karakterde.
1918 yılında Ülkemizin Güney Doğusunda neler yaptığı bir başka yazı konusu, Mondros Ateş-kes’ antlaşması sonrası İngiltere’ye dönen Alfred, yeniden bir ‘Özel’ görevle bu sefer Trabzon üzerinden Kafkaslara geçer. O üstelik ‘Yarbay’ lığa yükseltilmiştir. Kısa şifre adı olan ‘Toby’ bu görevde yalnız değildir, yanında ekibi vardır. Bu ekibin neler yapabildiğinin ufak da olsa ipuçları olması nedeniyle tanıtmakta yarar var. Onbaşı Anvers, Makineli tüfek sorumlusu Carter, Leadbeater (kirli işler uzmanı) şöför Mahoney ve tercüman Polakoff. Ekip gerçekte ‘İstihbarattan’ çok bir ‘Sabotaj’ takımıdır.
Nasıl yakalandıkları hikayemize dönersek, Kafkaslarda (Şubat- Ağustos 1919) görevini tamamlayan Toby ve ekibi, Erzurum’a yerleşirler, bir de bina tutarlar. Bu binaya İngiliz Bayrağı asılır. Görünüşte Resmi görevleri ‘Ateş-kes Şartlarına’ Osmanlı İdaresinin uyup uymadığının kontrolu ve silahların toplanması işidir. İstedikleri gibi çalışan Toby ekibinin 16 Mart 1920 den başlayarak düzenleri bozulur. 16 Mart günü İstanbul’da karakol ve sonrasında Meclis basılarak Milletvekilleri tutuklanmıştır. Aynı gün Toby’e binalarındaki ‘bayrağı’ indirmeleri Erzurum kale komutanı Kazım Bey tarafından bildirilir. Kendini aşağılanmış hisseden Alfred gönülsüz de olsa bayrağı indirir. 15 Haziran günü iki otomobillerine el konulur. (her iki aracı da önceden çalışmaması için bozmuşlardır ancak gelenler çalıştırmayı başarır) 4 Ağustos günü uzun zamandır hasta olan şoförleri Mahoney’in Erzurum hastanesine yatması Toby’nin sonunun başlangıcı olacaktır. (Aslen İrlandalı olan Mahoney, hastanede neler yaşadı bilmiyoruz, iyileştiği için vicdan borcu mu yoksa başka nedenlerle mi, arkadaşlarını ele verir.) 3 Ekim günü evleri aranır. Bodrum katında toprağa gömülü ‘Patlatma işlerinde kullandıkları’ kablolar ele geçer. Ertesi gün Toby ve ekibi tutuklanır. Tercümanları Polakoff, Rus askerlerine teslim edilirken diğerleri Erzurum hapishanesinin yolunu tutar.

Yukarıda gördüğünüz fotoğraf Toby tarafından kaldığı koğuşun penceresinden çekilmiş, avludaki esirleri gösteriyor. Anlaşılan Yarbay Rawlinson’a ayrıcalık gösterip şahsi eşyalarını ve fotoğraf makinesini yanına almasına izin vermiş bizimkiler. Yılbaşını hapiste geçirirler. Türk esirlerle değişim yapılacağı bilgisi üzerine Trabzon’a doğru Mart ayında, kar içinde yola çıkarlar. Alta aldığım fotoğraf düşündürücü olduğu kadar ibret verici, o yıllarda Zigana geçidinin daracık yollarını gösteriyor, diğeri bu yolculuktan, her ikisini de Toby çekmiş.


Bütün bu zorluklara karşın ‘Takas’ gerçekleşmez, bizimkiler ‘Tüm esirleri’ İngilizlerin bırakması şartını yerine getirmemeleri nedeniyle iptal ederler, Yarbay ve adamları gerisin geriye Erzurum’a hapishaneye dönerler. Ankara hükümeti ellerindeki esirin bir ‘Casustan’ daha değerli olduğunu öğrenmişlerdi, Alfred Rawlinson Lord Curzon’un yeğeniydi. O ancak Malta’da esir tutulan Rauf Orbay serbest bırakılırsa özgür kalacaktı.
Sonunda anlaşma sağlanır ve Yarbay ve ekibi Nisan ayında ikinci sefer girdikleri Erzurum hapishanesinden 2 Ekim günü yola çıkarlar. Yaya gittikleri yol için bu sefer ‘araba’ tahsis edilmiştir onlar için.

Trabzon’a 15 Ekim günü gelirler. Aşağıdaki fotoğraf Yarbay Rawlinson’un devir teslim öncesi son fotoğrafı.

Arka sıra (soldan sağa) Leadbearer, Takas esir askerlerden sorumlu Polis görevlisi, Carter
Oturanlar; Deniz asteğmeni Nafi (Rawlinson’dan sorumlu), Yarbay Rawlinson, Onbaşı Ankers ve önlerinde Ermenistan’da ekibe katılan köpekleri George.
Tekrar hikayemizin başına dönecek olursak, İnebolu iskelesinde bekleyen halk sevinçle bağırmağa başladı. HMS Centaur’a yanaşan takalara esirlerin binmeğe başladığını görmüşlerdi, o gün İnebolu, bir Bayram ve coşku yerine dönüştü.
Yarbay Rawlinson’un Ülkemiz, son istihbarat görevi oldu. Anılarını (doğal olarak operasyonlar dışında) kitaplaştırdı. Dilimize çevrilmeyen kitap, ‘karşı taraf’’ın küçümseyici ifadeleri ile yazılmış olsa da belki bir araştırmacı bize kazandırır diye düşünüyorum. İnternet ortamından ‘Adventures in the Near East 1918-1922’ adlı bu kitabın orijinaline erişebilirsiniz.

Sağlıkla kalmanız dileklerimle,
M. Meran Pakel
Dalyan, 28.03.2025
389 (08/25)
