Atmış beş yıl önce..

Bugün sizleri atmış beş yıl öncesine götürmek istiyorum, 1960 yılına.

28 Nisan İstanbul, ‘Cumhuriyete, Özgürlüğe’ sahip çıkan Gençliğin protestosu ve yaşanan olaylar…(*)

28 Nisan ve onu takip eden gün neler oldu? Bunu en doğru olarak anlayabilmek için o günleri yaşayanları dinleyelim Sevgili  Raşit Osmançavuşoğlu ( Çelik ) anlatıyor. (**)

‘‘…….1960 yılının Nisan ayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde  ( TBMM ) yargının tüm yetkilerine sahip, tamamı DP Milletvekillerinden oluşan 15 kişilik Tahkikat Encümeni kurulmuştur. Bu komisyonun kuruluşuna tepki olarak zamanın muhalefet partisi CHP genel Başkanı Sayın İnönü’nün 18 Nisan 1960 günü TBMM’de yaptığı konuşmaya sansür konarak, ne yazılı basında ne de Radyoda duyulmasına imkân verilmemiştir. Bütün bu gelişmelerin ardından, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB ), İstanbul Üniversitesi (İÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi ( İTÜ ) talebe cemiyetleri yönetim kurulu üyeleri ve bir grup üniversite öğrencisi Nuri Yazıcı ( Castro Nuri ) liderliğinde görev bölümü yaparak 27 Nisan akşamı İstanbul’daki tüm özel ve Devlet yurtlarını dolaşmış, ‘…yarın saat 09:00 da İÜ Merkez binasının bahçesinde Tahkikat Encümeni’ni Protesto mitingi yapılacağını..’ duyurarak, İsmet Paşanın teksir ettirilmiş 18 Nisan Meclis konuşmasını el altından dağıtmışlardır.

28 Nisan Sabahı..

28 Nisan sabahı öğrenci liderleri, İÜ bahçesinde toplanan binlerce öğrenciye konuşma yaparken, Kapalıçarşı tarafından bahçeye giren bir grup polis yakaladığı öğrencileri coplayarak ve sürükleyerek polis otobüslerine doldurmaya başladı. Biz öğrenciler, yeni bellenmiş üniversite bahçesindeki toprak parçalarını polislere atarak kurtulmaya, bir taraftan da Beyazıt tarafındaki ana kapıdan dışarıya çıkmaya çalışıyorduk. O anda bir grup polisin ana kapıdan Üniversite bahçesine giren İÜ Rektörü Ord. Prof. Dr Sıddık Sami Onar’a ‘Bütün bunlar senin başının altından çıkıyor..’ diyerek bağırdığını, Sayın Rektörün tartaklandığını ve zorla polis aracına bindirildiğini gördük.

           ( İstanbul Üniversitesi Rektörü zorla Jeep’e bindirilirken )

( Rektör Ord. Prof. Dr Sıddık Sami Onar, olaylardan sonra kırılan gözlüğü onarılmış, gömleği değiştirilmiş, yarası bandajlı  Emniyet Müdürünün odasında )

Sonradan öğrendiğimize göre, Rektörümüzü Sirkeci’deki polis karakoluna götürmüşler, kanlı gömleğini değiştirerek öğrencilere dağılmaları için konuşma yapmasını istemişler. Rektörümüz gömlek değiştirmeden geldi ve dağılmamız için gerekli konuşmayı yaptı. Daha sonra ana kapıdan  Beyazıt Meydanına çıktığımızda atlı ve silahlı polislerle karşılaştık. Atları üzerimize sürüyor, coplarla dövüyorlardı. İşte Turan Emeksiz polis kurşunu ile böyle öldürüldü, Hüseyin Onur ise yaralandı ve ömür boyu sakat kaldı…

Şimdi buraya kadar olan olayları fotoğraflar ile görelim.

Sabah 9 da Üniversite bahçesinde başlayan protesto Mitingine yasal olarak girme hakkı olmayan Polisler bir anda doluyorlar.

                  ( Jeep’lerle yerde sürüklenerek yakalanan öğrenciler )

                        Üniversite bahçesinden Beyazıt Meydanına çıkan gençler bu sefer Vezneciler yönünden gelen polislerin doğrudan kurşunlarına hedef olurlar.   

 ( Temiz, takım elbiseli genç üniversite öğrencileri, yaralı arkadaşlarını taşıyorlarken.. )

Şimdi o günleri yaşayanlardan Yalçın Günel’in derlemelerinden   olayların devamını okuyalım.

“….Fizyoloji Enstitüsü yaralı üniversitelilerle dolmuştu. Profösör Meliha Terzioğlu, Profesör Sadi Irmak, yaralı öğrencileri tedaviye çalışıyordu. Yaralıların durumunu gören Prof. Tarık Zafer Tunaya, Emniyet Müdürü Tarık Oktay’a polisleri geri çekmelerini, şiddetten vaz geçmelerini söyledi Emniyet müdürünün, talebini karşılıksız bırakmasının sebebini Komiser Zeki Şahin, ‘Bize geleceğinize niçin gidip talebelerinize mani olmuyorsunuz’ diye alaycı bir ifade ile sorarak, Profesöre açıkladı. Prof. Tunaya, hadiselerin çıkmasında asıl sebebin polis olduğunu iddia ile öğrencilerin polis tarafından kışkırtıldığını anlatmaya çalışıyordu. Komiser Zeki Şahin, ‘Peki, ben gâvur polisi miyim? Şu yüzümdeki yara nedir’ Komiser Zeki Şahin’in yüzünde hafif bir çizik vardı. Prof. Tunaya içerideki öğrencileri hatırlattı. ‘Onlar Türk çocuğu değil mi? Onlar gâvur mu idi.

Üniversite ve Beyazıt Camisinin önünde yaşanan bu olayları eline bayrağını alarak gelen çevre halk dehşetle izlemektedir. Halkın bu yapılanlar karşısında ‘Hürriyet… hürriyet’ diye bağırmaları karşısında atlı polisler halkın üzerine yürürler. ( Bu insanların arasında benim anneannem ve küçük teyzemde vardır. )

        ( Atlı Polislerin Marmara Sineması önünde Halka saldırdığı an  )

                  (  Resim Marmara Sinemasının önünde çekilmiştir. )

Bu olayların olduğu sırada galeyana gelen Üniversite gençliği ve Halk, Beyazıt Meydanından Vilayete, Valiyi protesto etmek için yürüyüşe geçerler,

(   Vilayet yönünden Cağaloğlu’na doğru çekilmiş olan bu resimde öndeki bayanların hemen önünde iki sıra süngülü asker yolu kesmiştir, ancak başlarında bulunan subay ‘Ben Türk askerini gençlik ve halkımla çarpıştırmam, süngü yerine komutu verecek ve Valinin verdiği emre karşı çıkarak yolu açacaktır. )

Vali Yetkiner Vilayetten ayrılmıştır. “Hürriyet…hürriyet” sesleri arasında Sirkeci’ye Emniyet Genel Müdürlüğü Binasına yürüyen bu büyük gurubun karşısında artık hiçbir güç duramazdı.   Öğleden sonra saat üçte acele ‘Sıkı Yönetim’ ilan edildi. Radyo müzik yayınını keserek Hükümet tebliğini okumaya başladı.

‘28 Nisan 1960 günü saat 15 den itibaren Ankara ve İstanbul Vilayetlerinde Örfi İdare ilan edilmiştir.’

Kısa bir zaman geçmişti ki, Ankara sıkıyönetim Komutanlığının (1) Numaralı bildirisi okunmaya başladı.

“1- 27 Nisan 1960 saat 15 den itibaren Ankara’da Örfi İdare Kumandanlığını deruhte etmiş bulunuyorum. Bu saatten itibaren her çeşit toplantı yasak edilmiştir.

Diyerek başlayan tebliğ Namık Argüç Korgeneral Ankara Örfi İdare Kumandanı diye sonlanıyordu.

İstanbul’a tekrar dönersek, Beyazıt Meydanına Vezneciler tarafından gelen silahlı polisler doğrudan gençlerin üzerine ateş açmışlardı. O kanlı günün bilançosu çok daha sonra öğrenilecekti.. Eczanelerde ve civar dükkanlarda tedavileri yapılan onlarca gencin adlarını bilmiyoruz, ama Hukuk Fakültesinden Hüseyin Onur, Tıp Fakültesinden Mevlüt Kurdoğlu, Hukuk Fakültesinden Kenan Özten ve Cengiz Ballıkaya, İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinden  Hüseyin Irmak ağır yaralandılar. Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz ve Hüseyin Irmak aynı arabaya bindirildiler, Turan arabaya alındığında artık yaşamıyordu.

Bütün bu olaylar sırasında Beyazıt Meydanında olan Anneannem Fatma Çinetçi ve küçük teyzem kurşunlardan sakınmak için Marmara sinemasının yanında bir binaya sığınmışlardı.  Biz Anadolu Ajansının vermediği ve Radyo’da verilmeyen bu olayı , Ankara’da  akşam onların sesinden telefonda öğrendik, ağlayarak anlattılar, neler olduğunu.

  (*)  Bu yazı Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi Anıları 2. Cildinden alınmıştır.

(**)  MTA Genel Müdürlüğünde çalıştığım yıllarda Diyarbakır Bölge Müdürü olan ve yakından tanıma fırsatı bulduğum Jeofizik Y. Mühendisi Raşit Osmançavuşoğlu’nun   28 Nisan 2019 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısından alınmıştır.

Sağlıkla ve Sevgiyle kalmanız dileklerimle o günleri unutmamak için.

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 28.04.2025

393   (12/25)

Leave a comment