‘Beyoğlu’ olarak anılmadan önce adı ‘Pera’ydı.
İstanbul her yıl gelen göçlerle büyüyor ve yeni kimlikli ‘Semtler’ ortaya çıkıyor, bu yüzyıllardır değişmeyen büyük şehir olmanın kaderi.
Bankerlerin yerleştiği ‘Galata’ yetersiz kalınca daha yukarıya yedi tepeden biri olan, tepeye doğru yerleşim başlıyor. Adını bu nedenle yeni anlamına gelen ‘Pera’ koymuşlar. Konsoloslukların yanında, yerleşenlerin neredeyse tamamı Müslüman olmayan halk ve yabancılardan oluştuğu için yeni kiliseler, okullar ve işyerlerine gereksinim var. Mimarların neredeyse tamamı yabancı ve büyük bir sorun var. Çizdikleri ‘Projelerin’ ölçü sistemleri Osmanlı ölçülerine uymuyor.

Şimdi sizlere yukarıda fotoğrafta gördüğünüz kişiyi tanıtmam gerekiyor. Mehmed Emin Ali Paşa, okullarda bizlere okutulan ‘Tarihi’ yazanların, bir iki cümle ile geçiştirdikleri kişi, usta bir diplomat. Yabancı dile olan hakimiyeti, güzel ve etkileyici konuşma ile tamamlanınca, ‘Saygın’ güvenilir bir Osmanlı Devlet adamı ortaya çıkıyor. Alta aldığım yağlı boya tablo da ‘Paris Anlaşmasının’ imzalandığı salon ve katılımcıları görüyorsunuz.

En sağ başta oturan adamı dinliyor katılımcı Devlet adamları. Rahat tavırlı gördüğünüz konuşan kişi Mehmet Emin. İmza sonrası çekilen fotoğrafı da aşağıya alıyorum.

Oturan Devlet adamlarının tam arkasında ortada duruyor. (Günümüzden yüz yetmiş sene önce imzalanan Paris Anlaşmasının ikinci Maddesi ilginç, bu maddeye göre Osmanlı Devleti ‘Avrupa Devleti’ sayılıyor. Toplantının arkasından zeki Diplomat, bu maddeye dayanarak. ‘Madem ki artık birlikteyiz, o zaman ‘özel imtiyazların’ (Kapitülasyonlar) da kaldırmanın zamanı gelmedi mi?’ sorusu, iş Ülkelerinin çıkarları olunca anında geçiştiriliyor.) Yazısının da çok güzel olduğu biliniyor hatta ölümünden sonra Bismarck onun yazı takımının kendisine hediye edilmesi için istekte bulunuyor.
Padişahın yetkilerinin kısıtlandığı ‘Tanzimat Fermanını’ Mustafa Reşit Paşa okur, oysa yazıyı baştan sona Mehmed Emin Paşa yazmıştır. Beş defa Sadrazamlık, defalarca Elçilik ve Dış İşleri Bakanı olarak da görev yapmış, yaşamı boyunca rüşvet almamış
Uzun uzadıya size tanıttığım Mehmet Emin Paşa’nın başlığımıza aldığımız ‘Sessiz Devrimi’ Londra Elçiliğinde görevli iken başlıyor sonrasında Paris’te Elçilik yaptığı yıllara uzanıyor. Sonunda Sultan Abdülaziz döneminde, 27 Eylül 1869 (20 Cemaziyelahir 1286) tarihli ve 15 maddeli ‘Mesahat ve Evzan ve Ekyal-i Cedideye Dair Kanunname’ yayınlanır. (Kısaca ‘Ölçü’ Kararnamesi) Kararname Sadrazam Mehmed Emin Paşa tarafından hazırlanmıştır.
(1869 Kanunnamesi ile uzunluk ölçü birimi olarak “metre” kabul edilmiş ve bunun yerine ‘zira-ı a’şari’ sözcüğü kullanılmıştır. Arazi ölçü birimi olarak ‘ar’, hacim ölçüsü olarak ‘öşr-i zira küp’ yani desimetreküp, birim karşılığı olarak ‘litre’, ağırlık ölçüsü olarak da ‘dirhem-i aşari’ yani ‘gram’ kabul edilmiştir. Metre cinsinden ölçülere örnek, platinden bir ‘zira-ı a’şari’ ve bir kilo ağırlığına eşit bir vukıyye-i aşariyye yaptırılarak Hazine-i Hümayun’da saklanması kabul edilmiştir. Kanunun resmî işlemlerde Mart 1871’den başlayarak geçerli olacağı, halkın Mart 1874’e kadar eski ve yeni ölçüleri birlikte kullanabileceği, bu tarihten sonra eski ölçülerin yasaklanacağı belirtilmiştir.) (*)
Ülkemizin ‘Metre’ ile tanışması bu şekilde olmuştur. Genç Cumhuriyetimizin ‘Ölçü’ Kanunu bir yenilik gibi gösterilse de Mehmed Emin Paşa’nın ‘Kararnamesinin’ yeni Türkçe açıklamasından başka bir şey değildir.
Bu ‘Sessiz Devrim’ en azından mimarları, özellikle ‘Pera’da çalışanların yanında, bu projeleri inceleyerek, tasdik eden Osmanlı devlet Mühendislerini rahatlattı.
Günümüz ‘Beyoğlu’ İstiklal Caddesinde yürürken o güzel yapılara baktığınızda ufak bir ‘sorun’ u çözen Paşa’yı belki hatırlarsınız.
Her ne kadar Tarihçilerimiz gereken önemi vermeseler de İstanbul bu asil adamı unutmadı, adı halen bir Caddede ve Metro istasyonunda yaşatılıyor.

(*) Ölçü inkılabının tarihsel süreci, Ölçüler Kanunu’nun kabulü ve uygulanışı, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Hakan Bacanlı
Sağlıklı ve mutlu günler dileklerimle,
M. Meran Pakel
Dalyan, 30.12.2025
429 (48/25)
