‘Sadece seni sevdiğimi söylemek için aradım’..

 Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz ABD’nin Michigan eyaletinin Saginaw kasabası. Atmış bin nüfuslu bu yerleşim bölgesi uzun yıllar ‘kerestecilik’ ve Odunculukla geçinen yoksul işçilerin oluşturduğu bir yerdi.  Bugünkü hikayemiz bu kasabada başlıyor.

1950 yılının Mayıs Ayının 13 üncü günü şehir hastanesinin doğum kliniğine bir kadın geldi, apar topar doğuma alındı. Durumu kritikti, bebeğinin doğumuna daha altı hafta olmasına karşın ‘erken doğumla’ bir erkek prematüre bebek doğdu. Bebek ‘Oksijen’ odasına alındı, kurtuldu ancak ne yazık ki, gözlerini kaybetmişti. Bebeğine ‘Stevland’ adını verdi annesi Lula Hardaway. İşi zordu annenin, yoksulluğun yanında ‘İçkici’ bir baba onu devamlı ‘Fahişeliğe’ zorluyor, şiddet kullanıyordu. Sonunda anne, çocuklarını alıp Detroit’e kaçmakta buldu kurtuluşu.

Küçük Stivi gözleri görmese de annesinin iç çekerek ağlayışlarını hissediyordu. Annesi ilerleyen yıllarda bir gazeteye verdiği röportajında, ‘Yanıma gelir neden ağladığımı sorar sonrasında anne ben böyle olmaktan mutluyum, sen neden üzülüyorsun, dediğinde sadece beş yaşındaydı.’

İnanılmaz bir müzik yeteneği vardı küçük Stivi’nin. Piyano ve gitar çalıyor, ağız mızıkasının yanında usta bir bateristti.

Gerçekten mutlu muydu derseniz evet, hayata pozitif bakıyordu, dolu dolu, dünyayı duyuları ile seviyordu.

İlk plağı çıktığında sadece 13 yaşındaydı.

Yirmi yaşına geldiğinde o artık ‘Ünlü’ydü.  Ben onu 1975 yılında, ilk kızı Aisha (Belki de Ayşe?) için bestelediği ‘İsn’t she Lovely’ parçası ile tanıdığımda o ödül üstüne ödül alıyordu.

80 li yıllarda Arabistan’da Mekke’de çalışıyorum. Hafta sonu Cidde’ye gidip alışveriş yaptığım günlerden birinde, Müzik aletleri satan büyük bir mağaza ’da geziniyorum. Yerel kıyafetli Suud’lu bir genç, demonstrasyon için yerleştirilmiş ‘Yamaha’ piyanolardan birinin koltuğuna oturdu, uzun beyaz elbisesini toparladı, çalmaya başladı. Bizler, gezinenler sessizce onu dinliyorduk. Düzgün bir İngilizce ile sözlerini mırıldanmaya başladı. ‘No new year’s day..no halloween, I just  call to say I love you..’  Duyarak çalıyordu genç Suud’lu, o gün müziğin ‘Evrenselliğini’ bize hatırlatarak

Yirmiden fazla Grammy ödülü aldı Stevie Wonder. Yaşayan Sanatçı olarak bir rekoru kırdı. Bu da yetmedi Oscar ödülü aldı ve ödülünü Nelson Mandela’ya adadı. Afrika’da açlık sorunları için ‘We are the World’ de özel olarak yer aldı.

Dr Martin Luther King Jr’un doğum gününün ‘Ulusal bir Bayram’ olarak kutlanması için çabasının yanında ‘Happy Birthday’ parçasını adadı.

Engellilere yardımları ve çalışmaları nedeniyle 2009 yılında Birleşmiş Milletler Barış Elçisi seçildi. 2014 yılında Başkan Barrack Obama onu Başkanlık Onur Madalyası ile ödüllendirdi.

İşte kısaca tanıtmağa çalıştım Steive Wonder’ı sizlere, belki ‘You are the Sunshine of my Life’ olmadık bir yerde kulağınıza gelebilir, birileri çalarken, Güzel Dünyamızı sıcacık kucaklayan duygusal bir sesle.

Sevgiyle kalmanız dileklerimle,

M.   Meran  Pakel

Dalyan, 31.01.2024

336  (05/24)

2 Comments

Leave a reply to Mehmet Osten Cancel reply