

Yukarıda gördüğünüz iki pul ‘Dünyamızın’ ilk pulları olarak adlandırılmış. 1840 yılında ortaya çıkan ‘Pulu’ bir koleksiyon işi olarak kabul eden ‘Filatelistler’ gördüğünüz pulları, ‘Black Penny’ ve ‘Red Penny’ olarak adlandırıyorlar. Kazara önünüze çıkarsa, bir servet değerinde olduğunu hatırlatmak istedim.
Benim büyük babam, babam sonrasında ablam üç nesil PTT’de çalıştı. ‘Pul Koleksiyonculuğu’ bu nedenle çocukluğumda, babamın pullarını seyrederken bana da bulaştı.
Ufak bir Pul defteri ile başladığım iş, iki derken üç deftere çıktı.
Ankara’da Bahçelievler’de oturuyoruz, semtimizde iki kırtasiye ve kitapevi var. Her ikisi de vitrinlerinin bir bölümünü pullara ayırmış. Yedinci Cadde üzerindeki Işık Kitapevinin sahibi Güneri Beyin kapı girişinde boydan boya vitrin olarak kullandığı camlı bölümde, her biri birer sanat eseri gibi gördüğüm, renkleri, desenleri ile beni büyüleyen ‘Dünyanın’ çeşitli ülkelerinden Pullar sergilenirdi. Bakmağa doyamazdım.
Ulubatlı Hasan İlkokulunda birinci sınıftayım. O yıl yeni açılmış, ter temiz, henüz yağlı boya kokan sınıfımızda sıra arkadaşımla ‘Pul’ üzerine konuşuyoruz, ‘İstersen gel bize, pullarımı göstereyim’ . Öğleden sonra son ders bitince, doğruca onların Birinci Caddenin biraz altındaki evlerine gittik. İlk defa gittiğim evde biz heyecanla pullara dalmışız, annesi, zarif bir tepsi içinde çay ve bisküvi ile yanımıza geldi, Yumuşak bir sesle, ‘Annenin burada olduğundan haberi ver değil mi evladım’ diye sorusuna, ‘Hayır, okuldan doğrudan geldim’ diye cevapladım. Kadıncağız az kalsın elindeki tepsiyi düşürecekti. ‘Hemen, toparlan seni merak ederler, çabuk çabuk’ diyerek beni yolladı. Eve geldiğim, o gün ‘Pul’ yüzünden bir güzel dayak yemiştim annemden.
Bu özel hikayemden sonra size tanıtmak istediğim kişi Ülkemizin ilk ‘Filatelistlerinden’, ne yazık ki hiçbir fotoğrafına ulaşamadım. Aşağıda gördüğünüz karakalem çizim ise, İzmir’li yazar, karikatürist, eğitmen Şinasi Levi tarafından çizilmiş.

Sadettin’in çocukluğu Güney Mekadonya’da Markova da geçmiş. Varlıklı bir ailenin çocuğu, çiftlikleri var. Sizin Markova’yi daha iyi tanıyabilmeniz için birkaç fotoğrafı aşağıya alıyorum.


Küçük Sadettin’in en güzel günleri yukarıdaki fotoğrafa benzer çiftlikte arkadaşları ile geçmiş ancak o küçük yaşta geçirdiği felç nedeniyle bastonu ile, onlara katılabiliyor.
Ailesinin varlıklı olduğunu yazmıştık, eğitim için Fransa’ya gidiyor. Birinci Büyük Savaş sonrası geriye ne çiftlik ne de ailesi kalıyor. Uzun yıllar kaldığı Fransa’dan Ülkemize döndüğünde Rumeli göçmenlerin yaptığı gibi İzmir’e yerleşir. Kurtuluş Savaşı sonrası bir okulda Fransızca öğretmenliği yapmağa başlar.
Bütün isteği Büyük Önder’i görebilmektir. Ama nasıl olacaktır. Araya aşağıya fotoğrafını aldığım Abdül Latif Naci Paşa girer, Mustafa Kemal’in öğretmenlerinden biridir.

Manastır’lı olan Naci Paşa’dan ‘Rica eder’ Sadettin öğretmen. Uzatmayalım sonunda randevu ayarlanır. Heyecan içinde Ankara’ya sonrasında Çankaya’ya gelir Sadettin. Büyük Önder misafirini karşılamak için dışarı çıkmış, girişteki merdivenlerin üst sahanlığında beklemektedir. Bundan sonrasını kaynak kitabınızdan aynen alıyorum.
‘….Başını kaldırıp Mustafa Kemal’i gördüğünde o kadar heyecanlanmıştı ki, düştü bayıldı. Büyük Önder merdivenleri iner, sakat arkadaşının koluna girer ve eski günlerdeki gibi Rumeli şivesiyle,
“N’uldu sana be çucuğum?” diye sordu. Sadettin’in hayatındaki en heyecanlı cevabı,
“Güneş beni büyüledi Paşam” oldu.’
Evet, Sadettin Mustafa Kemal’in çocukluk arkadaşıydı, Güney Makedonya’da çiftlikte, çok güzel günler geçirdiği arkadaşı.
Bu buluşmadan sonra Sadettin Bey, yine İzmir’e Buca’da ders verdiği okuluna döndü. Bu olayın 1934 yılı yazında olduğunu tahmin ediyorum, o yaz çıkan ‘Soyadı Kanunu’ ile Dilbilgen eklendi Sadettin Beye. İyilikleri ile anılan Naci Paşa ise ‘Eldeniz’ soyadını aldı. Kim bilir belki de ikisini de Büyük Önder önermiştir.
Tekrar ‘Pul’a dönersek, Sadettin Beyin, hobi olarak başladığı Pul koleksiyonculuğu, yazdığı yazılar, onu yurtdışına taşıdı, Ülkemizin ilk Filatelistleri listesine yerleştirdi. İyi bir koleksiyoncu olan Kraliçe II. Elizabeth ile ‘Pul değiş-tokuşu’ bile yapmışlardı.

Fotoğrafını gördüğünüz bina İngiltere’de Londra’da ‘Royal Philatelic Society’ . Yolunuz düşerse bu binada sergilenen II. Elizabeth Koleksiyonunda bir pul, İzmir’den Londra’ya gelişinin hikayesini anlatır. Belli olmaz belki de biz yazarız.
Sağlıkla ve güzelliklerle kalmanız dileklerimle,
M. Meran Pakel
Dalyan, 06.02.2024
338 (07/24)
