Krallıktan İmparatorluğa…

Bugün yine geçmişte gezinerek, bir Krallığın, İmparatorluğa geçişini ‘Üç Kuruşluk’ bilgimizle aktarmaya çalışacağım.  Önce yukarıda gördüğünüz ‘Pulla’ başlayalım.

Ben bu pulla ilkokul çağlarımda tanıştım. Sevgili Ali Nusret Pulhan’ın ( Bu özel kişiyi, bir gün size tanıtmalıyım) her yıl çıkardığı  ‘Katalogda’ görmüş, her sayfasının altında bir bilgi notu bulunan kitaptan, ‘Özel imtiyazlı Şirketlerin çıkardıkları Pullar’ olduğunu öğrenmiştim. Çocuk aklımla, kataloğun sonuna eklenmiş olan Çocuk Esirgeme, Damga Pulları ve Türk Hava Kurumu gibi kurumların bastırdığı pullar gibi yorumlamıştım. İşin derinliğini ancak çok uzun yıllar sonra öğrenecektim.

Burada durup, şimdi sizlerle geçmişe 1578 yılına dönelim.  Ekim   ayının yirmi sekizinci günü, Osmanlı İmparatorluğunun gerçek yönetim merkezi olan, Bab-ı Ali’den içeri, William Harborne kendisini İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in Elçisi olarak tanıtarak girdiğinde sadece yirmi sekiz yaşındaydı.

Bugün güncel tarih onun İlk İngiliz Elçisi olarak İstanbul’a geldiğini yazar oysa geldiği zaman bir ‘Elçi’ değil sadece bir ‘Tüccar’dı. Yanında iki İngiliz tüccar ve bir de Türk vardı. Onu İstanbul’a getiren neden, bu şehri ve ‘önemli kişileri’ tanımasıydı. Bütün yol masrafları ve giderlerini Londra’nın en güçlü iki ‘Tüccarı’ finanse ediyordu. İstekleri, Fransızlara sağlanan ‘imtiyazların’ birazının İngiliz tüccarlarına da verilmesinden başka bir şey değildi.

O yıllarda Saltanat koltuğunda III. Murat oturuyor. Sayın İlber Ortaylı’nın dediği gibi, ‘Ya Sezar olacaktı ya da hiç’ Öldürülme korkusu ile geçen yılların ardından ‘Padişah’ olarak başa geçmiş, Osmanlı tarihinde ‘en fazla çocuk sahibi’ Padişah olma yolunda çalışırken, İngiliz heyeti (kime ne hediyeler ve sözler verdilerse) beklediklerinden daha değerli bir fermana kavuştular. Padişah, bunun yanında Kraliçe Elizabeth’e bir iyi niyet mektubu yazmış ve ilişkilerin başlamasından duyduğu memnuniyeti belirtmişti. (15 Mart l579)

William Harborne Londra’ya döndükten sonra, ‘Tüccarlar’ işlerin daha kolay yürüyeceğini beklerken Kraliçe’nin istekleri karşısında şaşırdılar.

Elizabeth akıllı bir liderdi, Krallığın en büyük gelirinin ‘Dış Ticaret’ten geldiğini biliyor ancak ‘Tüccarlarını’ Krallığın kontrolüne sıkı sıkıya bağlamak istiyordu.  Tüccarlar kişisel olarak ‘Fermandan’ istifade edemeyecek ve ‘Krallığın’ denetiminde bir şirket kurulacaktı. İşte ‘Levant Şirketleri veya diğer adıyla Türkiye Kumpanyası’ ( Turkey Co.) işte böyle kuruldu. (İlk defa Turkey adı özellikle kullanılmış, Osmanlı yerine) Kendilerine özel bir ‘Armaları’ vardı, aşağıya alıyorum.

Kraliçe ilk iş olarak ne yaptı derseniz, ‘Korsanlığı’ yasakladı. Ünlü korsanlar Kraliçenin donanmasına katıldılar, bazıları Osmanlı korsanı olarak adlarını değiştirerek (Örneğin Murad reis vb.) Cezayir ve Fas’a sığındılar. Ticari gemilere ‘Top ve Barut’ bulundurma zorunluğu getirdi, bunlardan önemlisi güçlü bir deniz filosu kurarak ‘Akdeniz Ticaretinin’ bir parçası oldular.

Bizi ilgilendiren tarafı Osmanlı Padişahının iyi niyet mektubuna Kraliçe ancak, ‘Tüccarlarını’ yola getirdikten, sonra cevap verdi, değerli hediyelerle, başta ‘İngiliz kumaşı’ olmak üzere 26 Kasım 1579 günü aşağıda resmini gördüğünüz Prudence Kraliyet gemisi, yola çıktı.

Gerçekte bu hediyelerin tamamının ‘Tüccarlar’ tarafından sağlandığını da belirtmek gerek.

Ferman uyarınca istedikleri her limanda konsolosluklar birer birer açıldı. Sonunda aşağıdaki haritada gördüğünüz yerler ‘Levant Ülkesi’ olarak anılmaya başlandı.

Bu arada Hindistan Şirketi kuruldu. Krallık İmparatorluğa adım atıyordu.

Elçilerin ve Konsoloslukların giderini kim veriyordu derseniz tabii ki ‘Türkiye Kumpanyası’. Dolayısı ile Konsoloslar adeta ‘Ticari Ateşe’ gibi çalışıyordu.

Osmanlı İmparatorluğuna gönderilen Elçilerin ödemeleri 1820 li yıllara kadar bu şekilde devam ettiğini sözlerimize ekleyelim.  

Levant Şirketi 1800 lü yıllarda 250 den fazla gemisi ile en büyük Ticaret Filosuna sahipti. Levant adını taşıyan gemisinin resmini yukarıda görüyorsunuz..

Çok kısa bir özetle anlatmağa çalıştığımız, ‘Dış Ticaretin’ bir Krallığı nasıl İmparatorluğa dönüştüğünü hazırlayan I. Elizabeth’in bir yağlı boya resmini eklemek istiyorum.

Bir eliyle tuttuğu Dünyanın hâkimi olduğunu betimleyen tabloya Kraliçenin gerçek gücü olan ‘deniz filosu’ da eklenmiş.

Bu arada ‘Levant’ ın ‘Güneşin geldiği yer’ anlamına geldiğini unutmayalım.

Günümüzde Levant gemisi var mı derseniz, belki bir gün Fransa’da aşağıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz yolcu gemisine binerseniz, adının ‘Le Levant’ olduğunu görünce şaşırmayın.

Sağlıkla güzel günlerde buluşmak dileğiyle hoşça kalın.

M. Meran  Pakel

Dalyan, 22.02.2024

340 (09/24)

Leave a comment