‘ABD’de Bir ‘Dava’nın hikayesi..

Yukarıda fotoğrafta gördüğünüz bina, ABD nin New York şehrinde Güney Bölge Eyalet Mahkemesi.

Eyalet Bölge yargıcı Vincent L. Broderick, dava için yerini aldığında takvimler 16 Temmuz 1990 ı gösteriyordu. Dört senedir süren davanın 45. Oturumunu açtı. Davacının avukatı koltuğunda, aşağıya fotoğrafını aldığım Lawrence M. Kaye, (Herrick & Feinstein Hukuk Bürosu) yerini almış, Davalının avukatı olarak John J. Loflin, (Lord Day & Lord Hukuk bürosu) ve, New Yırk avukatlarından Barrett Smith yerlerini almışlardı.

   Yıllar sonra, Kaçakçılık suçları üzerine uzman olan Howard Spiegler’in sözleri ile devam edelim. ‘Görülmemiş bir davaydı. Bir ülkenin Amerika Birleşik Devletleri’ne gelip bir müzeye dava açabileceği ve yağmalanan mülkü geri alabileceği duyulmamış bir şeydi’

Evet, Davacı Ülkemizin Kültür Bakanlığı, Dava edilen, yukarıda fotoğrafta gördüğünüz New York Metropolitan Müzesi’ydi. Ama size önce bu davanın başlamasına öncülük eden bir ‘duyarlı’ insanı tanıtmak istiyorum. Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz kişi Sayın Özgen Acar.

Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olduktan sonra meslek olarak ‘gazeteciliği’ seçti. Arkeolog olmamasına karşın, Arkeoloji ile ilgili haberleri onun yazılarından öğreniyorduk çoğunlukla.

1984 yazında, Metropolitan Müzesinin yukarıda fotoğrafta gördüğünüz Periyodik yayınında, ‘Çok değerli bazı eserlerin Yunan ve Roma salonlarında Sergilenmeğe başlandığı’ haberi Müze yetkilisi Dietrich von Bothmer’in tanıtım yazısı ile yayınlandı. Yazıda sergilenen eserlerin ‘Antik Doğu Yunan’ olduğu bilgisi verilmişti. Aşağıda fotoğrafını eklediğim Dietrich von Bothmer ‘Müzenin küratörü’ görevinin yanında ‘Antik Vazolar’ konusunda ‘Tek Uzman’dı.

Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz salonda sergilenmeye başlayan eserlerin ‘Ülkemize ait’ olduğunu, sergiyi gezen Özgen Acar fark etti. Bunlar 1965 ile 70 yılları arasında Ülkemizde yağmalanan dört höyükten çıkarılan ‘Likya Hazineleri’ olarak adlandırılan eserlerdi.

Kültür Bakanlığı Acar’ın bilgilendirmesi sonrası Uluslararası Davayı açtı.

Bu tür bir dava ABD’ de ilk defa görülüyordu.  ABD Kanunları ‘Kayıp veya Çalınan eserin belli bir zaman dilimi içinde Resmi Makamlara bildirilmesi gerektiği’ üzerine kurulmuştu. Müze avukatları bunu bildikleri için Müze Envanterine giren bu eserleri on seneden fazla bir zaman sergilemeden depolarında bekletmişlerdi. Ülkemizin işi zordu. İlerleyen duruşmalarda Davanın ‘Etik’ boyutu daha önem kazanmaya başladı. ‘Müzelerin kaynağı belli olmayan eski eserleri alması’ tartışılmağa başlandı. Aleyhinize gelişmeler sonrasında ‘Eserlerin gerçekten Anadolu’dan Sardes’ten gelip gelmediği’ şüphesi ortaya atıldı. Müzeye eserler ‘ünlü’ bir aracı kurum tarafından satılmıştı. Davaya dahil edilebilecek miydi, tam bir karmaşa hakimdi. Beş sene süren karşılıklı tartışmalar sonunda Metropolitan Müzesi ‘Anlaşma’ teklif etti.

Davayı kaybedeceklerini anlamışlar bu davanın ‘Örnek’ olmaması için ‘Geleceği Kurtarmak’ adına el uzatmışlardı. Peki, diyeceksiniz ki nereden anladılar,

‘Likya Hazineleri ‘Özel’di. Sadece Ülkemizde bir zamanlar yaşamış olan Likya’lıların, Hititlerden o zamana kadar geliştirdikleri bir teknikle yapılmış parçalardı. Başka bir Ülkede olmayan bu teknikte, o devirlerde (MÖ 6. YY) altın ve gümüş birlikte işlenmişti. Saf altın, saf gümüş, ‘Özel’ bir alaşımdı.

Yukarıda anlattığımız Dava ile ABD’de taşlar yerinden oynadı. Önce İtalya, ardından Yunanistan davacı oldular. Ülkeler ‘Kültürel Değerlerini’ geri istemeğe başlamışlardı, bunlara Uzak Asya’dan Kamboçya eklendi.

Geçtiğimiz senelerde Manhattan’ın Ünlü bir ‘Galeri’ sahibi Kapoor tutuklanarak Hindistan’a iade edildi. Yine Manhattan’da Ünlü bir hanım,  ‘Sanat Galerisi’ sahibi tutuklandı.

Geçtiğimiz yıllarda, Kansas City’da toplanan Tüm ABD Müze Direktörleri toplantısında ‘Eserlerin iadesi’ konusu konuşuldu.

‘İade edelim’ söylemlerine karşı ‘Müzelerimiz boşalır’ fikri şu anda daha ağır bastırıyor. Buna karşın geçen yıl Müzelerin ödediği tazminat Milyar dolarlar mertebesine ulaştı. Bu konunun uzmanları bunun ‘Buzdağının görünen parçasının çok ufak bir bölümü olduğunu söylüyorlar.

ABD’ de artan bu ‘Eski Eser Davaları ‘Özel Avukatlık Bürolarının’ kurulmasına yol açtı.

Şu anda ‘Super Lawyers’ adında bir yayın organları ve siteleri var. Ülkemizi savunan Lawrence M. Kaye’in bu gurup içinde olduğunu ve saygınlığını eklemeden geçmeyelim.

Bizim ‘Davamızın’ nelere yol aştığını göstermek istedim, sevgi ve ‘Kaynağı belirsiz, Antikalardan uzak’  kalmanız dileklerimle.

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 16.03.2024

342  (11/24)

Leave a comment