Ankara’nın ilk taksileri

Ankara’nın ilk taksicilerinden olan Veli Karabiber, veya bilinen adıyla Kayzer Veli, bugün üzerinde apartmanların yükseldiği Dikmen’de, 1950 li yılların bilinen adıyla Karabiberler çiftliğinin sahibi Hayriye hanımın üç oğlundan ortanca olanıdır. En büyük oğlu Servet’ı o günkü şartlarda okutmuş ve başarılı bir avukat yapmıştı. En küçük oğlu Saim’i ayrıca özel olarak yazacağım için geçiyorum. Veli ortanca oğluydu Hayriye hanımın. Karabiberler çiftliği, Bahçelievler sakinlerinin piknik alanıydı, Yedek Subay okulu ve Tank okulunun önünden geçen toprak yoldan Dikmen deresine ve çiftliğe ulaşılırdı, Bahçelievler için en yakın yer olan Söğütözünü saymazsak ulaşımı oldukça kolaydı.

14 Mayıs 1950 seçimleri sonrasında Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle,  II. Dünya savaşı sırasında  “ne olur ne olmaz” diye rezervde tutulan paralarla, açılan kredilerle birlikte Türkiye’de yeni bir dönem başlıyordu. Bu dönemin sloganını Başbakan Menderes “Her mahallede bir zengin yaratacağız” diyerek belirlemişti. Ankara memur şehri, memurlar o günün toplu taşıma araçları olan troleybüsleri kullanıyor. Dolmuş henüz bilinmiyor ve değişen Ankara’nın özel ulaşım araçlarına ve taksiye ihtiyacı var. İthal araba satın almak bu günkü kadar çok basit ve kolay değil. Önce mümessilliğini alan kişiyle görüşüyorsunuz, onu ikna edip sıraya girmeniz gerek. Arabanın değeri kadar parayı teslim ediyorsunuz, ama arabayı alamıyorsunuz, para merkez bankasına yatıyor, kambiyo işlemlerinden sonra dolara çevriliyor, yazışmalar ve bekleme ile geçen zaman eğer şanslıysanız en erken altı ay sonra arabanız gümrüğe geliyor. Uzatmayalım sonuçta paranızı verdiğiniz andan itibaren bir umutla bekliyorsunuz. 

Veli’nın ilk arabası “Dodge -De Soto” ydu.  Plakası “5307” Baştaki beş ve üç bölge ve sınıf bilgisi, taksi olarak Ankara’nın 7. taksisi.  MTA’nın Genel Müdürlerinden Mazlum Öğet beyin özel arabasının plakası da 010 du. Ben 70 li yıllarda MTA Balıkesir Bölgesinde çalışırken bizzat eşi Drahşan hanımdan dinlemiştim. Bunları şunun için yazıyorum, koca Başkentte sayılı araç vardı 1952 de ama 1956 yılında dört sene içinde durum çok değişmişti. Taksilerin ücretlerinin aynı yöne gidecek aileler tarafından ortak bölüşümü “dolmuş fikrinin” başlangıcı oldu. Dolmuş tamamen Türk aklının paylaşımcı ve sosyal yapısının bir ürünüdür. Gururla söyleyebilirim ki elli sene geçmesine karşın bu gün “dolmuş”u bütün Avrupa ve Amerika bilmez. Devam edelim, Ankara artık Amerikan arabalarının caddelerdeki renkli ve göz kamaştıran nikelajlarıyla parlıyordu. Arabanın cinsini ve modelini bilmek bir bilgelik olmuştu insanlar arasında. 1950 yılında üç dolar ancak bir Türk lirasını satın alabiliyorken 66 da dokuz Türk lirası ancak bir Dolar ediyordu, olsun varsın…Dolmuşlar da modaya uydu, geniş kasalı arabaları satıp yerine Station wagonları, yine Türk mucizesi ile araya ilave koltuk ekleyerek sekiz hatta dokuz kişiye çıkardılar. En popüler hat Bahçeli  Kızılay Dikimevi’ydi.


Veli Karabiber eşiyle birlikte ilk arabasının yanında

Veli’de bu hızlı gelişime ayak uydurdu, iki veya üç yıl kullandığı arabasını sattı ve onunla anılacak olan “Kayser” arabasını satın aldı. Sarı renkte, geniş, müthiş albenisi olan bir arabaydı.

Bugün yaşı 80 e yaklaşmış gerçek Ankara’lı görürseniz ona sorun, hemen gözleri parlar ve “Kayzer’li Veli mi ?” diyerek geçmiş günlere uzanır.

M Meran Pakel

14.07.2017

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s