
Yukarıda gördüğünüz resim Gelibolu’nun, yakın zamanda çekilmiş bir resmi, aşağıdaki resim ise 1900 başlarında, iskelede yakınlarını uğurlayan insanların kartpostalı. Üç dilde yazılmış, Rumca ( Gallapoli ) Ermenice ve Osmanlıca. Bu yerleşim yeri herkese gönlünü açmış.

İşte bu küçük kasabada bundan yaklaşık 570 sene önce bir erkek çocuk doğdu. Adını ‘Ahmet Kemaleddin’ koydular. Ailenin ikinci erkek çocuğuydu, ondan önce bir ağabeysi daha vardı… Aile Anadolu’dan, Karaman’dan buraya göç etmişti, deniz kenarındaki bu kasaba onlara da kucak açmıştı. Küçük Kemaleddin gelişip ‘Kaptan’ olarak denizlere açıldığında Barbaros Hayreddin daha doğmamıştı bile. 1481 yılında Fatih Sultan Mehmed’in ölümü üzerine padişah olan II Beyazıt, kardeşi Cem’i ellerinde tutan, Ege ve Akdenizi kendi denizleri olarak kullanan Ceneviz, Venedik ve İspanyollara karşı bir donanma kurmak üzere bu gözü pek denizciyi saraya çağırdı. Kemal Reis artık Osmanlının sancak beyiydi, Girit’ten sonra Ege’nin en büyük adası olan Eğriboz (bu günkü adıyla Euboea) adasını kendine üs olarak seçti.


Kemal Reis’in aşağıya resmini aldığım ve ‘Göke’ adını verdiği kalyonu yıllarca onun evi oldu.

Bugün Barbaros’un Amiral gemisinin adını bilmiyoruz. Ama Kemal Reis hakkında her şeyi biliyoruz. Nedenini sorarsanız, Kemal Reis denizcilikle ilgili çizim ve yazılara meraklıydı. Bundan daha önemlisi, daha henüz genç bir çocuk olan, kendi yeğeni Muhiddin’i hep yanında gezdirdi, ona tüm bildiklerini, denizciliği ve kartoğrafyayı öğretti. O çocuk da amcasını unutmadı, ileride yazacağı kitabının bir bölümünü ona ayırdı. Akdeniz’de Osmanlının deniz hakimiyetini sağlayan bu yürekli denizcinin mezarı yoktur. Altmış yaşında Akdeniz’de fırtına’da gemisi batmıştır, her lodos fırtınasında rüzgarlar onun adını fısıldar. Onun bize kazandırdığı en büyük eseri ise kendi öz yeğenidir. Artık onun adını da söyleyelim ‘Ahmet Muhiddin’ bilinen adıyla, Piri Reis.

M. Meran Pakel
Dalyan, 01.02.2020