
Biz Bahçelievler’e 1952 yılının sonbaharında geldik. Beş yaşındaydım. O zamanlar sinemalara altı yaşından küçükler alınmazdı. Üç tane açık hava sineması vardı ( Bunları ayrı bir yazıda anlatırım). Kapalı sinemamız yoktu.
1957 yılında modern bir sinemaya kavuştuk. Aşağıda resimlerde gördüğünüz gibi çok özel bir mimarisi vardı. Yerini elimden geldiğince çizdim. Ön yüzü camlı içerisi ışıklı bu sinema yalnızca yabancı alt yazılı film oynatırdı. O gün için kim bu yatırımı yaptı, sahibini tanımak isterdim (O bölge Emlak Bankasına ayrıldığı için bu yatırımı Emek inşaatın yaptığını tahmin ediyorum. )

Alt giriş katında iki gişesi vardı. Fuayesi bugünün çizgilerine ne kadar yakınmış. Çiçeklerle süslü, rahat.. Merdivenler sizi doğrudan “balkon” bölümüne götürür, alt katta bulunan “salon” bölümüne buradan girerdiniz. Ankara seyircisi için Balkon önemlidir. Yıllar sonra İstanbul’a geldiğimde burada durum tersineydi, salon ön planda.

Koltukları farklı renklerde ve deriydi. (Sahneden içerisinin görünüşü yukarıda resimde )
Ya sahnesi… Kadife üzerine parlak renklerle işlenmiş iki tane Zümrüdü Anka motifi konmuştu. O zamanlar o kadar ilgisizim ki aklıma acaba kimin eseri diye sormak gelmedi.

Sahne gördüğünüz gibi ahşap kaplama ile set olarak ayrılmış, yerler görünmüyor ama tamamı ahşap. Ve adını bu renkli iç mimarisinden almış sinema. Her iki yan duvarda aşağıda çizdiğim Meksikalı şapkasını çağrıştıran lambalar loş bir ışık veriyordu.

Matineler 14.15, 16.30 18.45 ve 21.30 sattlerindeydi. En favori matine hafta sonları 16.30 hafta içi 21.30. Tek zorluğu film bitişi on ikiyi buluyor, sabah erken kalkıp okula gitmek… Bugün artık klasik olan filmleri hep burada seyrettik. Beklenmeyen Şahit, Spartaküs, Vikingler, Klimanjaro’nun Karları, saymakla bitmez…

Son söz..
Ne yazık ki ömrü uzun olmadı, tam hatırlamıyorum 67 veya 68 yılında ben İstanbul’daydım, bir günde yandı. Enkazı uzun zaman kaldı. Yıllar sonra yerine başka bina yapıldı. Şu anda TürkTelekomun binası. Birçok aşkların , tanışmaların yaşandığı bu sinema ve çevresi her zaman cıvıl cıvıl canlıydı. Yan yol kenarındaki binanın alt katında pastane ve kitapçı vardı. Sevgili arkadaşım Mehmet Osten (o zamanlar Hilal’le konuşuyorlar) sinemanın yanmasından sonra “Renkli sinema yandı bizim de aşkımız bitti” dedi ve ayrıldı.
Sağlıklı ve renkli günler dileğimle.
Meran Pakel
25.12.2018 Dalyan