Elli Senedir Çözülemeyen Çemberlitaş Bilmecesi

1968 yılının Mayıs ayında yayınlanan Hayat Tarih Mecmuasının 4. sayısında “Hz. İsa’nın üzerine gerildiği haç Çemberlitaşın altında mı ?” başlığı ile bir yazı yayınlandı. Yazıyı yazan sıradan bir kişi değildi. Bu işi bilen, güvenilir, saygın sayın Şevket Rado yazısının kaynağını da açıklıyordu. Onun sözleriyle devam edelim: “Hezarfen Hüseyin Çelebi’nin  ‘Tenkıyhü’t Tevarih’ adlı yazma eseri elime geçip de göz gezdirmeye oturduğum zaman kitabın sonuna doğru, bir Bizans tarihine rastlayınca hayret ettim. İlk defa bir Osmanlı müellifinin (yazar) Bizans tarihini görüyordum. Merak ettim, sonuna kadar okudum.” Her şeyi bilen, bilgili anlamına gelen ‘Hezarfen’ ön adını almış Hüseyin Çelebi’nin kim olduğunu yine sayın Rado’nun  yazısından öğrenelim.

“Bursalı Tahir Bey’in el yazması ‘Osmanlı Müellifleri’ adlı eserinde yazdığına göre, İstanköy adasında doğmuştur, Cafer oğludur. İstanbul’da okumuştur, bir müddet devlet hizmetinde bulunmuş, bir ara Padişah IV. Mehmed’e tarih dersleri vermiştir. 1678 yılında İstanbul’da ölmüştür.”  1670 yılında yazdığı ‘Tarih-i Devlet-i Rûmiye’ adlı eserinin esas kaynağını giriş bölümünde yazdıklarından öğreniyoruz. Osmanlı sarayının devlet kütüphanesinde bulunan ve fethe kadar uzanan Latince ve Eski Yunanca ile yazılmış eserlerin saray baş tercümanı Panayot efendi ve ikinci tercüman Ali Bebek yardımı ile yazdığını anlatır.

Bütün bunları tekrar yazmamın sebebi kaynağın iyi açıklanması ve doğru bilinmesi içindi, devam edelim.  Sayın Rado, ‘Tarih-i Devlet-i Rûmiye’de kutsal haçın İstanbul’a getirilişini açık olarak yazar. Özetlersek, Roma imparatoru Konstantin sağlık nedenleriyle Roma’yı terk ederek sonunda İstanbul’a gelir, başkent yapar. Aşağıda resmini gördüğünüz annesi Helena yaşı ilerleyince kutsal Kudüs’ü ziyarete gider, orada kaldığı yıllarda kiliseleri onartır, yaşlı bir yahudinin yol göstermesiyle kazılan yerden İsa’nın  gerildiği haç çıkarılır, İstanbul’a getirilir.

Helena yalnız haçı değil, yanında “Kutsal kase”yi, havarilerden Aziz Lucas ile Aziz Andreas’ın mantolarını ve İsanın kanının bulaştığı toprak parçalarını da başkente getirir. Yaşı ilerlemiştir, oğlundan bunların ileride korunabilmesi için önlem almasını ister. İstanbul’un yedi tepesinden biri olan tepe kazılır. Sağlam  istinat duvarlarıyla çevrilir, özel odasına kutsal emanetler yerleştirilir, oda kapatılır, etrafı doldurulur ve üstüne merdivenlerle çıkılan sütun kaidesi inşa edilir. Roma’daki Apollon Mabedinden sökülen yaklaşık üç metre çapındaki kırmızı granit sütun dikilir. Sütunun üstüne ne dikildiği konusunda tarihçiler ikiye ayrılmaktadır. Birinci grup, bir elinde asası, diğer elinde üzerinde haç olan bir küre tutan Konstantin’in bronz heykelinin olduğunu, diğer grup ise  Apollon’un heykelinin olduğunu söyler. Kaidede yazılı eski Grekçe yazı da şehrin kutsanması ve korunması için onun yardımları istendiğine göre ikinci grubun tezi daha doğrulanmış oluyor. Neyse biz tekrar konumuza dönelim, dergide yayınlanan bu yazı çok büyük bir ilgiyle karşılandı. Tarihçi Yılmaz Öztuna yabancı kaynaklardaki bilgilerle “haçın gerçekte İstanbul’a getirildiğini” yazdı. O zamanlar açık olan ve en büyük kütüphaneye sahip olan Heybeliada’daki Ruhban okulu kütüphanesinde eski Yunan Tarihi kitaplarında açıkça bunun yazıldığı belgelendi.

Encyclopedia Britannica ‘Cross’ maddesinde gerçek haçın 326 yılında Helena tarafından bulunduğunu yazmaktadır. Haçın bulunduğu gün 3 Mayıs’tır ve  bu tarih  o günden beri Hıristiyanlar için kutsal gündür, Easter veya paskalya bayramı olarak kutlanır. Dergide yayınlanmasından sonra yabancı basında bu konuyla ilgili yazılar çıktı. İtalyan arkeologlar  göndermek istedi, izin verilmedi.

Peki sonuç ne oldu?

Yukarıya aldığım fotoğraf aynı dergiden, 1968 senesinde çekilmiştir, arkasında gördüğünüz kubbeli binalar Çemberlitaş hamamıdır. Yanında Vezirhan vardır.  Sonuçta İstanbul polisi Vezirhanda kalan üç turisti tutukladı, sınırdışı ettiler. Üç İtalyan papazı Vezirhanda zemin katta kaldıkları odadan Çemberlitaşın altına  doğru tünel kazarken yakalanmışlardı. İleriki yıllarda Fikri Sağlar’ın kültür bakanı olduğu dönemde bu konunun yeniden gündeme geldiğini duymuştum, kapandı.

Bugün Hıristiyan dünyasında İsa’nın gerildiği haç olarak ziyaret edilen iki yer vardır. Biri Kudüs’te diğeri Roma’dadır. Soru burada yatmaktadır, ya gerçek haç Helena’nın getirdiği gibi İstanbul’daysa..? Yazımı, Çemberlitaşın 17.yy (?) gravürü ve aslının kaidesinin resmi ile bitirmek istiyorum, ama aklımda bir başka soru var…

İstanbul’da önemli iki sütun var biri üst üste taşların konulmasıyla yapılmış olan Çemberlitaş, diğeri Sultanahmet meydanındaki tek parça Obeliks. Sorum şu; Her yüz senede bir, korkunç depremlerle yıkıldığını bildiğimiz İstanbul’da bin seneyi geçkin zamandır hiç yıkılmadan bu iki sütun nasıl kaldı? Birincisini İsa ikincisini de adandığı Tanrı Ra mı koruyor.?

Dalyan, 15.02.2019

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s