
Dün size anlattığım William Knox D’Arcy İran imtiyazını 28 mayıs 1901 de imzalamıştı, kaderin cilvesi olacak ilk verimli kuyunun petrol verdiği ay, yedi sene sonra aynı ay olacaktı. D’Arcy temel ekibini dört kişiden kurmuştu. Kendi adına devletle işleri yürütecek olan birisi, bir güvenlik uzmanı, bir Hintli doktor ve delme işlerini yürütecek bu işi bilen mühendis. D’Arcy gerçekten şanslıydı, karşısına George B. Reynolds gibi birisini çıktı.
Bugün size elimdeki bilgilerle Reynolds’u anlatmaya çalışacağım.. Reynolds D’Arcy ile el sıkışıp İran’a doğru yol alırken şartların ne kadar zorlu olduğunu biliyordu. İkmal imkanları çok kısıtlı, aşırı sıcak (yazları elli derece ) olan kurak ve ıssız bir bölgede çalışacaklardı. Çevrede saldırgan aşiretlerin olduğu bir bölgede, değil çalışmak, bulunmak bile yürek isterdi. Yaşı elliyi geçkin bu adam, Hindistan’da Royal Collage’da mühendislik eğitimi almış, daha sonra Holandalılarla Sumatra’da Petrol sondajlarında çalışmıştı. Orta Doğu iklimine alışık, dirençliydi ama İran’a gelir gelmez içtiği sulardan hastalandı, çabuk atlattı. İlk sorun yerli kabilelerle çıktı. Onlar ne ‘imtiyazı’ ne de ‘Şahı’ tanıyorlardı 1901 yılında. Yılmadı ilk kuyuya, Şah surk bölgesinde Kasım 1902 de başladı. Burası Gezgin madenci Jacques de Morgan’ın ilk petrol emarelerini gördüğü bölgelerden biriydi. 1903 yazında 505 metrede emareler görüldüyse de petrol bulunamadı. Haziran 1904 ikinci kuyu yine aynı metrede Petrole girdi. Reynolds’un Kanadalı ve Polonyalı sondaj ekibi ve Amerikalı yardımcısı havalara uçtular kuyu ilk gün 180 varil petrol vermişti, ama sevinçleri kısa sürdü kuyunun verimi süratle 25 varile düştü.

İngiltere’den gelen Jeologların seçtiği yeni bölgeye taşınırlar ve orada Şardin-1 kuyusunu delerler. Yıl 1906 olmuştur. 662 metrede terkederler, hemen arkasından Şardin-2 kuyusunu delerler, 592 metreye kadar inerler, sonuçsuz bu iki delme işlemi moralleri iyice bozmuştur. Şirketin maddi sıkıntısı arazide daha çok hissedilir…ve Reynolds bir karar verir. “Bugüne kadar bilim adamlarının gösterdiği yerleri deldik.. şimdi bir sefer de bunun dışına çıkalım”

İngiltere’de şirketin tasfiyesi hesapları yapılırken Reynolds elindeki imkanlarla kampı bu yeni yere taşıdı. Burasının güvenliği için aylar öncesinden Hindistan’da bulunan oğluna uzun bir telgraf çekmişti. Oğlu en yakın arkadaşı Teğmen Arnold Wilson ve yirmi silahlı adamını bölgeye ulaştırmıştı. Teğmenin can sıkıntısıyla tuttuğu notlar, bu olayların en kıymetli belgeleri olacaktı gelecekte. Onun notlarından devam edelim.
” …23 ocak.. Mescid-i Süleyman yakınlarında kuyuyu delmeye başladılar. Bütün ekip inançlı.”
“..bugün yiyecek alımı için gittiğimiz yerde bize bir telgraf ulaştırdılar. Reynolds’a verilmek üzere..” ( Daha önce yazmıştım. Kampın kapatılması ve en kısa zamanda dönülmesini bildiren telgraf ) Reynolds yardımcısı Amerikalı mühendis C. B. Rosenplaentor’la uzun uzun konuşur. “…delmeye devam .”
“…16 mayıs.. kuyudan çok kuvvetli gaz çıkışı olduğu söyleniyor…”
“26 mayıs.. sabah dörtte hepimiz kuyuya koştuk. Çıkan, fışkıran petrolü görmek müthiş bir olay..benim için…”

Ertesi gün kuyu test edilir. 1180 ft derinlikte ve günlük üretim 297 varildi, yılmadılar hemen ikici kuyuyu açtılar, 5 haziranda aynı metrede o da petrole girdi ve aynı verimi vermeye başladı, artık havzaya girmişlerdi, iki gün sonra toplanıp gitmelerini bildiren yazı ellerine geçti..

Peki sonra ne oldu dersiniz. Hayır, düşündüğünüz gibi değil Reynolds iki sene daha şirkette çalıştı ve onu işten çıkardılar, tazminat olarak dokuz senelik çalışmasına karşılık bir yıllık maaşından daha az bir para ödeyerek.. Ne buluculuk hakkı.. ne de başka bir şey..
Reynolds gibi insanlar zaten para için çalışmazlar, onlar işle savaşırlar, o da ayrılınca durdu mu sanıyorsunuz, Venezuella’ya gitti, ve şu anda üretim yapılan La Rosa petrol sahasını bulduğunda yıl 1922 idi ve yaşı yetmişti.
Gururluyum ki ülkemizden de onun gibi insanlar çıktı. Yusuf Ayata onlardan birisi, bir gün size anlatırım..
M. Meran Pakel
Karşıyaka, 25.07.2019