
Aşağıya aldığım resim Bakü’de çekilmiş, bunun gibi çevrede onlarca var. Bu bir ateş odası. İnsanlar binlerce yıldır ateşe tapıyorlar ve ateş dinlerden önce, tapınılacak bir güç. İran’da bunlar ‘Mecusi’ olarak adlandırılmış.

Azeriler bu tapınma yerlerine “ateşgah” diyorlar, binlerce yıldır yanan ise ‘petrol ve doğal gaz’. İran’ın güneyinde durum farklı değil, orada da bu ateş evlerinden var, en bilineni Yezd şehri yakınındaki.

Ülkemizde bunun benzeri var, adı halk arasında Yanar taş – Çıralı


Bu güzel koyun arkasında yer alan bu dağ yüzyıllardır yanan ‘metan’, yani doğal gazdan başkası değildir.
Başa dönecek olursak, daha önce hayatını anlattığım Gülbenkyan kuzey İran’daki ve Bakü’deki bu olayı görebildi ve ‘imtiyazları’ aldı. Yezd şehri yakınındakini ise görebilmek Reynolds’a kısmet oldu. Bir iki gün önce yazmıştım. D’Arcy’nin gönderdiği Jeologların önerdiği tüm kuyular sonuçsuz kalınca Reynolds makineleri kendi kararlaştırdığı yere götürdü, çalışmaya başladı. Dokuz sene kaldığı İran’da Farsça öğrenmişti, seçtiği yer sıradan bir yer değildi, yerliler oraya ‘meidan neftiün’ diyorlardı. Düzgün yazarsak ‘Neftli Meydan’ Petrol “ben buradayım, gelin beni bulun” diyordu ve Reynolds buldu.
Cumhuriyetimiz kurulduğunda ilk iş 1926 yılında çıkarılan kanunla ‘yeraltı kaynaklarımız’ millileştirildi. İlgilenenler için kanun numarasını da yazıyorum, 792. İleriyi görebilen Devlet bununla yetinmedi dışarıdan uzman getirdi. 1930 yılında Jeolog Dr. Lucius yanında Kemal Lokman ve Cevat Taşmen’den oluşan heyetle ‘Çıralı’ya geldiler, adını koydular, yanan metan gazıydı, yani doğal gaz, ama daha dünyada teknolojisi olmayan bu gaz, o an için petrol kadar önemli değildi, raporlarda kaldı.
Şimdi, rahatlıkla söyleyebilirim ki ‘Doğal Gazı’ bilerek ve görerek bulduk..
Ama şimdi başımız belada…
M. Meran Pakel
Karşıyaka, 27.07.2019