‘City Lights’ Bir Şehrin en Işıklı Günü

Resimde gördüğünüz tren istasyonunun adı ‘Gazi’. Ankara’dan batıya giden demir yolunun ilk durağı. Türk mimarlar tarafından tasarlandı, mavi çinileriyle şirin bir istasyondur. Sağ tarafında bir restoran vardır, ve tüm civarda ‘bira’ satan mekanlar vardı, nedenini biliyorsunuz, Ankara Bira fabrikası buradaydı. İstasyondan çıkınca, önünüzde uzanan hafif yokuş yolun sonunda sol tarafta ‘Merkez Lokantası’ vardı. Siyaset adamlarının sessizce toplandığı bu mekan, sıcak günlerde, ağaçlar altındaki bahçesi ile bir vahaydı.

Merkez Lokantası

Ankara bir memur şehriydi, o zamanlar gece belirli bir saatten sonra hayat adeta durur, ışıklar birer birer sönerdi. Daha neon ışıkları ortaya çıkmamıştı, renkli ışıklı yerler tek tüktü. Işıklı reklamlar sadece ampullerle aydınlatılırdı. Gece sönmeyen iki ışıklı panomuz vardı, bunlardan birincisi Kızılay’daydı.

Kızılay hemen altında boydan boya uzanan üstü ampullerle dolu bir pano vardı. Çocuk olarak en çok bu ilgimi çekerdi. Gece bu ampullerde hayat başlardı, her biri bir harfe dönüşür ve sağdan sola doğru kaymaya başlarlardı, yanına bir harf derken bir harf daha eklenirdi. bizler durur gecenin ilerlemiş saatlerinde en son haberleri bu kayan kelimelerden öğrenirdik. Çocuk aklımla nasıl olduğunu çözemezdim, hoş şimdi de çözemem. Fakat hayat öyle enteresan bir oyun ki, yıllar sonra o yazıları kimin yaptığını öğrenecektim. Faruk Gürman, elektroniğin olmadığı çağda elektriğin sihirbazı Faruk beyi kızının ağzından öğrenecektim, yani eşimden. Diğer ışıklı pano çok büyüktü. Yazımın başında bahsettiğim Gazi istasyonunda iner inmez görürdünüz.

Merkez lokantasından az ötede yamaca yaslanmış bu ışıklı pano o gün için göz kamaştırıcıydı.

Ama Ankara 1959 yılının Aralık ayında öyle bir ışıklandırıldı ki bugüne kadar benzerine rastlamadım. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim afiş ressamımız Cemil beyin eline tutuşturulan bir kartpostaldaki resimden büyük resim ortaya çıkmış ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin duvarına asılmıştı. Gelen ABD Başkanı Eisenhover’di.

Bir günlüğüne gelmişti başkan, ben görmedim, akşam babam, bizleri aldı Ulus’tan Kızılay’a kadar yürüdük, ışıklarla aydınlatılmış yollarda binalar bile ışıklandırılmıştı. Füze şeklinde yapılmış takın üzerinde lambalar ilerleyerek yanıyor en üste gelince “IKE” yazısı oluyordu, kemer şeklinde yapılmış takların tamamı aydınlatılmıştı. Ankara tarihinin en ışıklı gecesiydi 6 Aralık 1959, o gece kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu bilmiyoruz ama çok değil, tam beş ay sonra TASS ajansına konuşan Nikita Kruşçev başımızın nasıl belaya girdiğini açık açık anlatacaktı.

M. Meran Pakel

Karşıyaka, 30.07.2019

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s