
Resmini gördüğünüz film afişi 1957 senesine ait. Sophia’nın sinemaya ilk başladığı yıllarda çevrilmiş, pek ilgi görmedi bu nedenle, ülkemizde gösterilmedi. Bizi filmden çok adı ilgilendiriyor. Yunus ve çocuk efsanesine ait yazılı bir belge bugüne kadar bulunmamış, asırlardır aktarılan anlatımlar sonunda bu efsane ortaya çıkmış. Ünlü ressamlar, heykeltraşlar, mozaik sanatçıları hep bu konuyu işlemişler. Önce bunlardan bazılarını görerek başlayalım.





Mozaik bizim Zeugma’da bulunmuş, altındaki vazo ise Mikenlere ait. Şimdi gelelim konusuna. Korint kralının oğlu Arion çok iyi bir sanatçıdır. Çaldığı alet yukarıda gördüğünüz resimlerdeki, lire benzeyen bir çalgı, adına ‘quitaro’ demişler. ( Acaba gitarın atası mı? bunu belki birileri araştırır. ) Bu sanatçılara ‘quiatist’ adı verilmiş. İşte bu genç Prens bunun en iyi sanatçılarından biri. Bir gün Korint’e bir haber gelir. Yazıyı efsanelerdeki gibi aynen alıyorum. Karşı kıyıda Homer’in ülkesinde bir yarışma yapılacaktır. Prens bu yarışmaya katılmak için babası ile görüşür. Korint Kralı şiddetle karşı çıkar, “o bir prenstir, her an düşmanları olabilir.” Prens sonunda babasını razı eder, basit bir çalgıcı gibi gidecektir. Uzatmayalım, sonunda bir gemiyle Anadolu sahillerine çıkar, yarışma yerine gider. Uzun elemeler sonunda bizim Prens birinciliği kimseye bırakmaz. Ödül olarak, başına zeytin dalları ile örülmüş bir taç geçirilir ve büyük bir kese gümüş sikke ile ödüllendirilir. Geriye dönecek bir ticaret gemisi bulur ve yolcu olarak gemiye biner. Eğe denizinin ortalarında, onu yarışmadan tanıyan gemiciler öldürüp paralarını almak için etrafını sararlar. Arion başına gelecekleri anlar. Torbasından çıkardığı gümüş dolu keseyi uzatır. Adamlar alır ama niyetleri değişmez, kendilerini tanıyan Arion’un karaya çıkınca onları yakalatmasından kormaktadırlar. Prens çaresizdir. “Tamam” der “Hiç olmazsa son bir defa çalayım.” Çuvalından çıkardığı aletinin tellerini tek tek akort eder. Önce yumuşak bir şarkıya başlar, hem çalıp hem de söylemektedir, giderek coşar. Geminin etrafında beliren yunuslar sanki onu dinlemektedirler. Parmakları hızla tellerin arasında gezinirken uçsuz ovaları, kuşları ve çiçekleri fısıldar. Tüm gemiciler büyülenmiş gibi onu dinlemektedirler. Şimdi çağlayan bir dereyi anlatmaktadır, çalarken küçük adımlarla güvertenin ucuna gelir, çalgısının kopan tellerine karşın o coşkun söylemeye devam etmektedir. Birden küpeşteye çıkar ve kendini denize bırakır. Gece karanlığında geminin bordasına koşuşan denizciler onu bir yunusun üstünde uzaklaşırken görürler, şarkısına devam etmektedir ve bütün yunuslar neşe içinde zıplamaktadırlar.
İşte efsane bu. Başta söylediğim gibi, herhangi bir yazıt yok, ama bir belge var, o da gümüş bir para. Resmini aşağıya alıyorum.

Bir yüzünde soylu insan, öbür tarafında yunus olan para bulundu. Bu para bizim İasos’un parası, Yunus onların simgesi, artık Güllük körfezinde hiç görmesek bile. Acaba diyorum Prensin şarkıları bazı akşamlar, körfeze kadar rüzgarlarla ulaşabilir mi ? Bekleyelim…
M. Meran Pakel
meranpakel@gmail.com
Dalyan, 10.10.2019