

En üstte gördüğünüz kişi, bir Prusyalı, resim 1862 yılında yapılmış. Alttaki resim ise bir arkeolojik belge, Truva’da gerçekleştirilen, tarihi bir toplantı esnasında görüntülenmiş. 1890 yılının yazında çekilen bu fotoğrafı ‘Levantine Heritage’ kaynağına borçluyuz. İkinci sıradaki bazı kişileri, arkeoloğ Sayın Filiz Songu tanımlamış. Bu resimdeki kişiler üzerine ayrı yazılar yazacağımız için bugün detaya girmeden sadece ikinci sıranın sol başındaki muhafızın, önünde gördüğünüz beyi size anlatmak istiyorum. Bu bey en üsteki resimdeki bey, sadece aradan yirmi beş sene geçmiş
Çok yönlü bir bilim adamı, sağlık, ilaç, tıp aklınıza gelen her konuda çalışmalar yapmış aynı zamanda antropolog, Würzburg Üniversitesi profesörü olan bu beyefendi Bismarck’ın Alman Birliğini kurmasından sonra siyasete atılır, Liberal Partinin kurucularındandır. Parlementoda sık sık Bismarck’la tartışırlar. Bir bütçe görüşmesinde, Bismarck’ın askeri harcamalar için istediği ödeneğe karşı çıkar, paranın bilime ayrılmasından yana görüşünü savunur. Çok sinirlenen Bismarck, bütün Parlamentonun önünde onu düelloya davet eder. 1865 yılında gerçekleşen bu olayın iki farklı anlatımı vardır, birinci anlatımda onun ‘Düellonun bu çağda çok ilkel bir şey olduğunu söyleyerek’ reddettiğidir. Kabul gören ve artık bir efsaneye dönüşen ikincisini anlatmak istiyorum.
Düellonun kurallarından birincisi silah seçiminin aşağılanan kişiye bırakılmasıdır. Yerinden kalkar ve bu düellonun Parlamento binasının önünde ve kendi getireceği silahla yapılacağını söyledikten sonra gününü belirtir. Düello günü elinde bir kutu ile gelir. Tüm meraklı bakışlar karşısında Bismarck ile yüz yüze gelirler. Şahitler ve Başkan her şey hazırdır. Kutuyu açar, kutuda sadece iki tane sosis vardır. Bismarck hayretle bakarken o ünlü konuşmasını yapar. ‘Bu düello sonunda ikimizden birisi ölecekti. İşte bu sosislerden birinde ‘trişin’ var. Buyrun seçin, ama ben bir bilim adamıyım ben kendimi kurtarabilirim.’ Bu olay üzerine Bİsmarck’ın düellodan vaz geçtiğini söyleyen bir çok kaynağa internetten ulaşabilirsiniz. Eğer bu düello olsaydı daha yeni kurulmuş Alman birliği Bismarck’ın ölümü ile yeniden dağılacaktı, ama o beyefendi ölseydi ne olacaktı derseniz, o zaman onun adını tam olarak yazalım, Rudolf Virchow yani ‘Pataloji’ biliminin babasını, değerli bir bilim adamını kaybedecektik. Üç kuruşluk bilgimizle Tıp literatüründe sadece ilk akla gelen on altı önemli başlık onun ismini almıştır.
Tekrar başa dönersek Truva’da yapılan bu toplantının saygın üyelerinden, sadece birisiydi Rudolf Virchow ve bu toplantıdan iki sene sonra, Avrupa’nın Tıp dalında en önemli onur ödüllerinden birisini alacaktı. Şüphesiz oturanlardan en ortadaki kişinin Osman Hamdi bey olduğunu fark etmişsinizdir.