Öğretmenlerimiz, ömür boyu borçlu kaldığımız…

Resimde gördüğünüz genç adam ülkemizin yetiştirdiği değerlerden, o bir astrofizikçi ve matematik dehasıydı.

Genç Cumhuriyet Uşak Lisesinin bu parlak öğrencisini 1927 yılında Almanya’ya Matematik tahsili için üniversiteye gönderdi. O aynı zamanda  matematik ile baraber astronomi  tahsilini tamamladı ve üstelik Astronomi üzerine bir de Doktora tezi yazdı. Potsdam gözlemevinde bir sene çalıştıktan sonra ülkemize döndü.

Biz onunla 1968 senesinde tanıştığımızda 58 yaşındaydı ve İTÜ’nün Yüksek Matematik kürsüsünün tek Ord. Pröfösörüydü. Daha önce anılarını yazdığımız Sevgili Prof. Asım Özkan’ın  öğrenciler arasında bilinen adı ile ‘Sıfırcı Asım’ neredeyse geçer not almak imkansızdı. Yalnız bizim Fakülte değil, kimlere ders veriyorsa durum aynıydı.  Bu nedenle, daha okulun ilk yılında okutulan, Yüksek Matematik 1 dersinden büyük bir yığılma oluyordu, baraja takılan ve geçemeyenler nedeniyle üst sınıflar oldukça az mezun verebiliyordu. Buna çare olarak okul yönetimi, yani Senato, ilginç bir çözüm getirmişti. Her iki senede bir Prof Asım Özkan’ı Matematikte gelişmeler için yurt dışında göreve gönderiyorlardı.  Sevgili hocamızın yurt dışına çıktığı senelerde ise, derslere kürsü başkanı geliyordu.

İşte Sevgili Ord. Prof. Dr Tevfik Okyay Kabakçıoğlu ile böyle tanıştık. Tıka basa dolu amfide derslerini anlatırdı, Matematik adeta onun için bir çcuğun oyuncağı gibiydi, basit ve rahat anlaşılır şekilde bize anlatıyordu. Matematik dersine takılan benim gibi yüzün üzerinde öğrencinin son çare olarak can kulağı ile dinlediğimiz derslerdi her biri.

Sonunda imtihan tarihi geldi çattı. Artık son dersimize giriyordu, büyük amfiden içeri girer girmez bir alkış koptu, biz ne olduğunu anlamıyoruz ama biz de başladık alkışlamaya. Kürsüye çıktı, eğilerek hepimizi selamladı, bu sahneyi ömrüm boyunca unutamam koca bir Ord. Prof. Öğrencilerinin önünde eğilerek onları selamlıyordu. Alkışların ardı arkası kesilmedi, iki elini havaya kaldırdı, ‘Yeter’ anlamında salladı. Biraz sonra alkışlar bitti, sessizlikte en ende oturan arkadaşlarımızdan birisi ayağa kalktı, kibarca, ‘Efendim, biliyorsunuz artık imtihana gireceğiz. Acaba bize gelme ihtimali yüksek olan önemli soruları  tekrar yazabilir misiniz?’ . Daha cevap vermesine fırsat kalmadan bir alkış daha koptu koca amfiden, ‘Tamam’ dedi. İsteği masum bulmuştu belli ki. Tahtaya güzel yazısı ile yirmiye yakın soru yazdı. ‘Bunları çalışın’ Bu sefer başka bir arkadaşımız aynı nezaketle, ‘Acaba efendim en kuvvetli gelmesi muhtemel olanlar hangileri olabilir?’ Resman soruları istiyorduk, Hocamızdan. Cevabı beklemeden yine bir alkış koptu, durmak bilmiyordu, tebeşiri eline aldı on soruyu işaretledi. Bu sefer ki alkışlar artık ona şükran borcumuzu ödemek içindi.

Yüksek Matematik 1 zorlu dersinden işte böyle geçtik. Sevgili Hocamızın, Fen Fakültesinde yetiştirdiği talebelerinin  Türkiye’de gözlemevlerinin müdürleri olduğunu yazmadan bitirmek istemiyorum. Bazı akşamlar, gökyüzüne baktığımda ülkemizin ilk Astonomi Doktoralı bu  öğretmenimi hatırlıyorum, şimdi diyorum şimdi onun öğrencisi olsaydım neler sorardım, neler?..

M. Meran Pakel

Dalyan, 17.10.2020

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s