
Yukarıda fotoğrafta gördüğünüz Georges Prosper Remi, 20. Yüzyılın başında, 1907 yılında, Belçika’nın başkenti Brüksel’in kenar mahallelerinde doğdu. Ailesi varlıklı değildi, orta sınıfın biraz altında, yaşamlarını sürdürüyorlardı. Doğduğu evin günümüz halini aşağıya alıyorum.

Biyografisinde çocukluk yıllarının ‘çok sıkıcı’ olduğunu yazar. İyi bir talebeydi ve Remi’nin hayatını değiştiren işte bu okul yıllarında oldu. İzciliğe katıldı, doğayı, yaşamı tanıdı ve bu arada doğuştan yeteneği olan resim çizmeye başladı. Başlarında bulunan öğretmeninin zorlaması ile ilk çizimlerini ‘İzci Dergisine’ gönderdi. On dokuz yaşındaydı ve çok geçmeden ‘Yirmici Yüzyıl’ gazetesinden bir teklif aldı. Gazetenin sahibi Walles, bir papazdı, ama aynı zamanda öğretmendi, çocuklar için haftada bir ek çıkarmak istiyordu ve bu ekte Remi’nin çizgileriyle bir çizgi roman yayınlanacaktı. Remi için kendini kanıtlamak önemliydi, siyaset değil ve hiç düşünmeden kabul etti. İleride onu çekemeyen bir gurup için ilk hatasıydı, hayatında. 1929 yılında ilk ek çıktığında Belçika yeni bir kahramanla tanışıyordu. Daha sonra Dünyayı saracak genç bir adam ve köpeğinin hikâyesiydi bu. Türkçe okunuşu ile ‘Tenten’ ve köpeği ‘Karlı’ snowy-Milo böyle başladılar yaşam hayatlarına.

Basit çizgileri ve ton gölge kullanmadan yaptığı siyah beyaz çizimleri, Remi Georges in baş harflerinden oluşan ‘Herge’ yazısı ile imzalıyordu ve artık Dünya onu ‘Hergé’ olarak tanıyacaktı. Hergé’nin Tenten’le mutlu günleri ne yazık ki uzun sürmeyecek ve 1939 yılında Almanya’nın ülkesini işgal etmesi ile Fransa’ya geçecekti Remi. Bu onun yaşadığı ikinci büyük savaştı ve Belçika Kralının ‘Ülkenize dönün’ çağrısına uyarak geri döndü ama iş yoktu. Gazeteler kapanmıştı. Nazilerin kontrolünde yayınlanan ‘Le Soir’ gazetesinde çocuk ekinde yeniden okuyucu Tenten’e kavuşabildi. Zor günler geçiren ülkesi 1944 yılında ‘Müttefiklerin’ gelişi ile kurtuldu ama Remi ve Tenten başlarına geleceklerden habersizdi. Müttefiklerin kurduğu Mahkemeler başta ‘Le Soir’ olmak üzere bütün gazeteleri kapattı ve çalışanlar tutuklandı, aralarında Hergé’nin de olduğu yaklaşık yüz bin kişi göz altına alındı. ‘İşbirlikçilikle’ suçlanıyorlardı. Hergé’nin davası neredeyse bir sene sürdü sonunda salındı ama Mahkeme ilginç bir de karar vermişti. İşgal yıllarında çalışan bütün yazarlar ömür boyu yazı yazamayacaktı. ( Belki de bu ömür boyu yazmama cezası en hafif cezalardan biriydi, idam ve müebbet hapis cezaları yanında, bu konuyu tarihçilere bırakalım..)
Uzatmayalım, sonunda Hergé iki ortak aldı ve Tenten’i haftalık dergi olarak, Eylül 1946 yılında yeniden çıkarmayı başardılar. ( Bu ortaklıkta Hergé’nin hissesinin yüzde ona düştüğünü eklememiz gerekiyor ) Bu dergi bugüne kadar kırılamayan 600 bin satış rekoruyla en çok okunan çocuk veya Hergé’nin deyişi ile ‘7 den 77 e çocukların’ dergisi oldu.

Türkiye’de 1950 li yıllarda tanıdığımız Tenten ve arkadaşlarının hikâyesi işte böyle. Gerçek Tenten kimdi diye sorarsanız o Georges Prosper Remi’den başkası değildi, onun gençlik resmini benzerliği göstermek için ekliyorum.

Remi sonunda kendi yarattığı kahramanın esiri olmuştu ve bunu Tenten’i yarattığı yıldan tam elli sene sonra çizdiği kapakta açıkça çizdi, kendini pranga mahkûmu bir ressam olarak göstererek.

Yolunuz Belçika’ya Löeven kentine düşerse Yeni Löeven’de aşağıda fotoğrafını gördüğünüz yere belki uğrarsınız. Bu Hergé’nin ikinci eşinin onun yüzüncü doğum günü temelini attığı ve bir vakfa dönüşmüş olan ‘Tenten ve Hergé’ Müzesidir bu bina.

Belçika, ülkesinin bu ressamını unutmadı adı halen hızlı trenlerden birine verildi. Georges Remi’ye en çok istediği şeyin ne olduğu sorulduğunda ‘Hep Tenten’in gezdiği yerlerde dolaşmak istemişimdir’ diye cevaplamıştı. Bu trende, belki de bu sözlerin değeri daha çok anlaşılır.

M. Meran Pakel
Dalyan, 02.08.2021
205 (27/21)