

Yukarıda gördüğünüz Ülkemizin Güneydoğusunda, Mardin’e bağlı Mazıdağ ilçesinin yakın zamanlarda çekilmiş bir fotoğrafı. Kırk bine yakın yurttaşımız yaşıyor, benim bulunduğum 1970 li yılların ortalarında nüfusu ancak on sekiz bin civarındaydı. Bin metre yüksekliğindeki bu yöre, taşlık, çıplak, kayalık çorak tepelerle çevrilmişti.
Doğru dürüst su kaynağı yoktu. Köylerde toprak evlerde yaşayan insanlar, çukurlardaki kıştan kalan su birikintilerinden ihtiyacını gideriyordu. Çamurla karışık, bulanık suyun ilk kullanım hakkı ‘hayvanlaa’ aitti. Taşlık yollarda, geçtiğimiz köylerde, bizi misafir etmek için, ‘Hele bir çayımızı için beğim’, diyerek davet ettiklerinde bir bakraçla aynı sudan yapılmış çayı gördüğümüzde şaşkınlığımız daha da artardı. Çay, benzerini ancak büyük şehirlerde varlıklı evlerde gördüğünüz ‘kristal bardaklarda’ metal bir tepsi üzerinde size ikram edilirdi. Bir yudum aldığınızda şaşkınlığınız daha da artardı, bildiğiniz çaylardan farklı özel bir lezzeti vardı. Kaçak çay, bardaklar, Suriye’den geliyordu. Yöre ve Kızıltepe ilçesinin tüm geliri, kaçakçılık üzerine kurulmuştu, başka hiçbir iş yoktu. Yörenin kaderini değiştiren olay 1963 yılında başladı.
Ülkemiz ‘Tarımla’ geçiniyor, kendi kendine yeten yedi ülkeden birisi o sıralarda ama bir sorunu var. Gübre. Kendi azot gübresini üretiyor ama Fosfat gübresi yok. Olmazsa olmaz, fosfat bitki için. O aralar yurtdışından kredi bulunmuş Ticaret Odalarına, onlar da bir komisyon kurmuşlar. ‘Maden Yardım Komisyonu’ adı altında, fosfatı arayacaklar. Fosfat çok enteresan, Akdeniz kıyılarındaki ülkelerde var, Fas, Cazayir, İsrail, Suriye..’Neden bizde yok’ sorusu onların başlangıç noktası. Güneydoğu Anadolu’yu geziyor komisyon elemanları ama sonuç yok. Sonunda bu işi en iyi bilen kim, onu getirelim diyerek Richard Porter Shekdon’u buluyorlar. Richard, otuz sekiz yaşında genç bir Jeoloji Mühendisi ama okul sonrası tüm çalışmalarını ‘Fosfat’ üzerine yapmış üstelik aynı konuda ‘Doktora’ sahibi. Amerika’nın ‘Fosfat yataklarının bulunmasında öncü bir bilim adamı. İşte bu bilim insanını sonunda Ülkemize getirdik, çalıştığı US Geological Survey’den sadece altı haftalığına izin alabildi ve bu iznin iki haftasını da ülkesinde kütüphanede geçirdi. Ankara’ya geldiğinde, ‘Ben ülkeniz hakkında hiçbir jeolojik bilgim yok. Önce bunları öğrenmem gerekiyor’ diyerek, MTA sonra TPAO nun kütüphanesine yerleşir. İki hafta Ankara’da geçer, geriye sadece araziye çıkması için on beş günü kalmıştır. Komisyon Başkanı Sevgili Tahsin Yalabık anlatıyor; ‘Artık kendisinden ümidi kesmiştik, bir Dr. Jeolog arkadaşla Ankara’dan ayrılıp Güney Doğuya gittiler. Dört gün sonra telgraf aldık. Sheldon Fosfatı bulmuştu.’
İşte Mazıdağı Fosfatlarının bulunuşunun kısa hikayesi. Yermişli yılların sonlarına doğru Etibank yöreye büyük bir tesis kurdu. Bölgenin kaderi değişmişti.

Ne yazık ki sevinç uzun sürmedi. Doksanlı yılların ortalarında Özal ‘Zarar ediyor’ gerekçesi ile bu büyük tesisi kapattırdı. Tekrar yurt dışından ‘Fosfat Gübresine’ muhtaç kaldık.


Unutulan bu tesisler İki bin onlu yıllarda yeniden hatırlandı. Özelleştirme ile satıldı, yöre yeniden canlandı. Üç binden fazla işçisi ile göz kamaştırıyor.

Peki Richard P. Sheldon’a ne oldu derseniz, Ülkemizden sonra, Amerika’da aramalarına devam etti, Ülkemiz dışında Suriye, İran ve uzak Doğu’da bir çok ‘Fosfst Yatağının’ bulunmasını sağladı. Hayatını bu taşa adayan dünya insanına ‘Fosfatın Babası’ adını yakıştırdılar.

Mazıdağına yolunuz düşerse, Batılı kazalardan farkının olmadığını göreceksiniz, aksine ülkemizin başka yerinde karşılaşamayacağınız bir binası ile ünlü, adına ‘İp Bina’ diyorlar aşağıya fotoğraflarını alıyorum.


Başlığımıza geri dönersek, Fosfat taşının toprak renginde ve belirgin bir özelliği yoktur. Sondaj çalışmalarımız sırasında işçiler fosfatı çok kolay ayırt edebiliyorlardı. ‘Ben bilemiyorum, siz nasıl anlıyorsunuz?’ diye sorduğumda ‘Çok kolay beğim, işte böyle’ diyerek taşın üstüne çakısını sürttü ve bana koklamam için uzattı. Keskin bir sarımsak kokusu aldım. Bizim işçilerimiz işin pratik yolunu bulmuşlardı.
Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanların doğaya yakıştırdıkları adları izleyin, ‘Asarlık’ dedikleri yerlerde Arkeolojik yerleşimleri bulursunuz. Acaba diyorum bugüne kadar araştırılmayan, Ayvalık Sarımsaklı’da sakın ‘Fosfat’ olmasın.
Yazımızı sonlandırırken bir eksiği tamamlayalım. Mazıdağ fosfatlarının içinde ayrıca ‘Uranyum’ bulunduğunu ve tesislerde kazanılacağını ekleyelim.
M. Meran Pakel
Dalyan, 16.02.2022
243 ( 13/22 )