
Geçtiğimiz Haziran ayında, trenden indiğimizde başımı kaldırıp Ankara Garının tavanına baktım, bu yazıyı yazmaya o gün karar verdim. Gardan başlayarak Divriği Madenlerinde bitecek olan uzun soluklu bir olaylar hikâyesi.
Ankara Garı uzun yıllar Atamıza ev sahipliği yaptı, Çankaya’daki kerpiç bağ evine yerleşinceye kadar.

Ankara’ya yeni Gar fikri Cumhuriyetin onuncu yılında ortaya atılıyor ve 1930 ların ortalarında ihaleye çıkılıyor. Ulu Önderin ve Bakanların Nafia Bakanından özel bir de istekleri var. ‘Bu binayı tamamen Türkler yapsın’
Projeyi daha bir yıllık genç Mimar Sabri Şekip bey hazırlıyor. İhaleyi Abdurrahman Naci Bey alıyor ve kontrollüğü Alaattin Beye veriliyor. Yani sonuçta tamamı Türk eseri olacak.
Buraya kadar bu bilgileri İnternet ortamından kolaylıkla bulabilirsiniz. (1935 yılında soyadı kanunu yeni uygulanmaya başlanmış çoğunun soyadı o sıralarda yok bu nedenle soyadlarını yazmadım, ileride ekleyeceğim.)
Ve Gar binası ile yan tesislerin inşasına başlanır, başlanır başlanmasına da dedi kodu ve söylemler giderek seslerini yükseltir. Bu söylemlerin kaynağı yine Mimar ve teknik kişilerdir. Sonunda Ataya şikâyet ederler. ‘Efendim, taş ve çelik putrellerle büyük bir bina yapılıyor. Bu çocuk (Çocuk dedikleri Şekip Bey ) bunu yapamaz, bina insanların üzerine göçecek’ Ulu Önderin cevabı net ve kesindir. ‘Bana bunları neden söylüyorsunuz ben mühendis miyim? Kurarsınız bir komisyon hesaplarını kontrol ederler’ Komisyon konusunun ortaya atılmasından bir iki gün sonra Ulu Önderin kapısı bir daha çalınır. Gelenlerin kim olduğunu sorar özel kalemine, ‘Garın Projesini yapan Şekip Bey ve yanında müteahhit Abdurrahman Naci Bey’ diyince yüzü asılır. ‘Ama yanlarında bir de yaşlı yabancı bir bey var’ diye ekler. İçeri girdiklerinde önce Abdurrahman Naci bey konuşmaya başlar, ‘Efendim, duyduk ki hesapları kontrol etmek için bir komisyon kurulacakmış. Bu nedenle size Berlin Üniversitesinden hocamı getirdim.’ Alman Profesör Naci beyi göstererek konuşmaya başlar. ‘Bu genç adam Berlin Üniversitesini birincilikle bitirdi. Projeyi inceledim. Genç Şekip Beyin hesapları doğru. Hiç endişe etmeyin. Bu çocuklar bu işi yaparlar.’ Büyük Önder, Bilim adamını hemen bırakmadı bir müddet Ankara’da misafir etti, görüşlerini aldı. Tek bir kaynakta kısa bir müddet kalan böyle bir Profesörün adı geçiyor, güvenemediğim için almadım.
Bir ara yıkılması bile gündeme gelen Ankara Garının girişindeki altı sütün ve üstteki kiriş, Hereke yakınlarından çıkarılarak hazırlanmıştır, tek parçadır. Mimar Sinanın Aya Sofyadan daha geniş açıklıklı bir kubbe yapabilmek için yıllarını verdiğini biliyoruz. Aşağıya aldığım Gar salonunun açıklığı Ayasofyadan ve Sinan’ın eserinden daha büyüktür.


Bir yıllık Genç Mimar kendine Akalın soyadını aldı. Abdurrahman Naci bey, büyük kardeşi ile birlikte Demirağ oldu. Aleattin Bey ise Arısan soyadını aldılar.
Yazının devamında görüşmek umuduyla sağlıkla kalın.
M. Meran Pakel
Dalyan, 13.09.2022
261 (33/22)