
Yukarıda fotoğrafta gördüğünüz köy, ‘Karagöl Köyü’. Bir zamanlar Nahiye olan bu yerde şimdilerde sadece doksan kişi yaşıyor. 1807 metre yükseklikteki bu yörede kışın kar hiç eksik olmaz. Aşağıdaki fotoğraflar köyün tren istasyonundan. Yazıdaki tüm fotoğraflar Sayın Abidin Tatlıpınar’a ait, onun güzel çalışmalarından alındı.


Bu tren istasyonunu özellikle seçtim. ‘Karagöl Rampası’ trencilerin korkulu rüyasıdır. Normal trenlerin en fazla çıkabilecekleri meyil yüzde birdir. Tren, Karagöle geldiğinde adeta yerinde duruyor, hareket etmiyor gibidir, nedeni burada Türkiye’nin en yüksek rampasını çıkmak zorundadırlar. Kuralların dışında, burada yüzde iki meyil vardır. Makinist vanaları açar, ince kum ray ile tekerleklerin arasına dökülmeye başlar, tren ancak bu şekilde patinaj yapmadan ağır ağır ilerleyebilir. Divriği de çalıştığım yıllarda Maden taşıyan yük trenlerinde, katar şefinin vagonunda, kendi küçük masası ve devamlı kaynayan çaydanlığından, çay içerek bu rampayı çıktığımız günlerden kalma bilgiler bunlar.
Karlar altındaki bu demiryolunda çok tren yolda kalmıştır. Bütün bunları yazmamın nedeni Yokluk içindeki genç Cumhuriyetin Doğu illerine tek ulaşım yolu olacak olan demiryollarını ne zorlu şartlarda gerçekleştirdiğini, anımsatmak içindir.

Fotoğraf 1930 larda Sivas Garında çekilmiş, şık modern giyimli insanlar, yeni açılan binanın önündeler.
Ankara’dan başlayan hatlar, Kayseri’ye oradan Sivas’a ulaşmış, ama önlerinde zorlu Tecer Dağları var ve de Karagöl.
Tecer istasyonuna 1935 yılının Aralık ayının ortalarında girer tren. Önlerinde Malatya hattı ve Erzincan hattı için buluşma noktası olarak seçilmiş Çetinkaya vardır ve de sadece altmiş dokuz kilometre uzaklıktadır.
Bu arada Ankara’da ilgili bakanlık, demiryolları için ihalelere çıkmaktadır. Dün yazımızda bahsettiğimiz Abdurrahman Naci Bey (Demirağ) ve iki yaş büyüğü Nuri Bey (Demirağ) Çetinkaya Erzincan hattının ihalesini kazanırlar. A. Naci Bey, mütahitliğe başlamadan önce Nafia (Bayındırlık) Bakanlığında Mühendis olarak çalışmış ve Bakanlıkta sevilen bir kişidir.

Nuri Bey ve Naci Bey, üstte fotoğrafını gördüğünüz Nafia Bakanı Ali Beyin (Çetinkaya) yanına çıkarlar, proje güzergahında değişiklik istemektedirler. Ali Bey değişikliğe olumlu bakmaz, ısrar ederler ve son çare olarak, ‘Bizi Gazi ile görüştür’ diye rica ederler. Uzatmayalım, sonunda birlikte Büyük Önder’in yanına çıkarlar. Naci Bey, haritaları masaya serer, önce demiryolunun yapılacağı işaretli güzergâhı anlatır. Demiryolu Çetinkaya’dan bir önceki istasyondan kuzeye, Zara’ya doğru giderek, vadi kenarından Ilıç ve Erzincan’a ulaşmaktadır. (Günümüzde karayollarının kullandığı güzergâh). Aynı haritanın üzerine ikinci bir hat işaretlenmiştir, bu hat Divriği ve sonrasında Ilıç’a bağlanmaktadır.
‘Neden hattı değiştirmek istiyorsunuz’ diye sorar. Nuri Bey, cevaplar, ‘Efendim, biz Divrikliyiz, bizim insanlarımıza, yöremize fayda olsun umuyoruz. Bu nedenle istiyoruz.’ Ali Bey itiraz eder, ‘Efendim ilgili arkadaşlar inceledi, bu yeni güzergâh hem zor hem masraflı, bu nedenle kabul edemeyiz.’ Büyük Önder sessiz, düşünceli bu iki kardeş müteahhide bakar. Nuri Bey, devam eder, ‘Efendim, izninizle eklemek istiyorum. Cumhuriyetimiz, büyük ve güçlü, izninizle Diviği’ye kadar olan bütün masrafları biz ödemek istiyoruz. Yeter ki Demiryolu oradan geçsin’
İki kardeş Atatürk’ün yanından sevinçle çıkarlar, Önder onların isteğini kabul etmiştir. Yeni güzergah Çetinkaya Divriği olacaktır.
Bu yazdıklarımın kaynağı yok, bir iki yazıda değiniliyor sadece ama bu hikâye Divriği dolaylarında bir ‘Efsane olarak’ dilden dile dolaşıyor. Ben bu olayı demiryolunda bizzat Naci beyin yanında çalışan yaşlı işçilerden defalarca dinledim.
Türk Müteahitlik tarihi yazılsa belki en başa alınması gereken bir olay. Yurdunu seven insanların efsanesi ama burada bitmiyor. Devamında görüşmek üzere sağlıkla kalın.
M. Meran Pakel
Dalyan, 14.09.2022
262 (34/22)