Bir Gar Lokantası..

En ünlü ‘Gar Lokantası’ Haydarpaşa Garındaki restoran. Sirkeci Garındaki Orient Express Lokantası adını Şark Ekspresinin başladığı yıllardan alan tarihi bir mekân.

Her ikisi de yaşamına devam ediyor. Çok olay yaşandı bu iki güzel yerde, Sirkeci Garındaki lokantaya son gittiğimden bu yana yirmi iki yıl geçmiş, bu arada.

Ankara Gar Lokantası bu iki Lokantadan daha yeni, Yahya Kemal’ın ‘Ankara’nın en çok nesini seviyorsunuz’ sorusuna ‘İstanbul’a dönüşünü’ dediği yer.  Son görüşümde baktım, kapalıydı. Bugün başka bir ‘İstasyon Lokantasını anlatmak istiyorum.

Yetmişli yılların başlarında ‘Divriği Madenlerinde’ Mühendis olarak çalışırken, işletmeye yeni yapılacak bir tesis için Ankara’dan Proje Mühendisleri, Müşavir firmalar geldi. Sakin ortamımız bir anda hareketlendi. Müessesenin Doktoru bizim sitede lojmanlarda kalıyor, renkli, sempatik, bir insan. CHP den uzun yıllar Sivas Milletvekilliği de yaptı, Dr. Hasan Değer. Benimle arası iyi, görüşüyoruz, ısrarla bana, ‘Beni Maden Müşaviri firmanın mühendisleri ile tanıştır’ diye söylüyor. Sonunda Alaçam Müşavir Mühendislik firmasından, bizlerden yaşça çok büyük, Maden Y. Müh. Refet Beyle (Yeşiller) tanıştırdım. Hasan Beyin bir bakır Madeni varmış, üstelik İşletme Ruhsatlı ve çalışan bir Maden, madenin durumunu bu işi bilen tarafsız birilerinden öğrenmek istiyor. Durumu anlattı, Refet Bey zaten hoş sohbet bir insan, çabuk kaynaştılar ve madene gitmeye karar verdi. Madenin yerini tarif etti ve Jeoloji Müh. Tahir ve ben, Refet Beyle birlikte kamyonetten bozma bir Dodge pikapla hafta sonu, benim tatil günümde yola çıktık. Trenle belki yarım saatte ulaşacağımız yere, karayolu ile dağ tepe geçerek bir buçuk saatte vardık. Geldiğimiz yer aşağıya fotoğrafını aldığım ‘Güneş’ Tren İstasyonuydu.

Aracı istasyonun yanına park ettik. Refet Bey. ‘Nerede bu Maden ‘ diye bana sordu.  İstasyonun arkasındaki yüksek dağı gösterdim, ‘Bu dağı aşacağız, sonrasında bir köy var, onu geçince bir tepede. Bir dağa bir bana baktı, döndü sonrasında istasyona. Sivas’tan başlayarak Erzincan’a kadar hemen hemen ütün istasyonlar birbirine benzer yapılardır, alt katında İstasyon şefliği ve Bilet satış ile Dispeçer odası bir küçük bekleme salonu, üst katı ise ancak iki ailenin kalacağı lojman, binanın yanında yük için bir küçük ambar binası vardır. Ama Güneş istasyonunda durum farklıydı. İstasyonun hemen yanında derme çatma bir çardak, altında bir masa ve küçücük bir bina vardı. Burası Güneş İstasyonunun ‘Gar Lokantasıydı.’ Ankara’da yaşayan, dağ bayır gezmeye alışık olmayan Refet Bey, doğruca çardağa gitti, masaya oturdu. İçeriden gelen iri yapılı güler yüzlü lokantacın, ‘Buyur beyim’ sözüne, ‘Ne yemeğin var’ diye sordu Refet Bey, Onun biraz kilolu ve boğazına düşkün olduğunu da eklemekte fayda var. ‘Yeni yaptım, taze fasulye var’ ‘Getir öyleyse’ Çukur bir kap ağzına kadar dolu olarak geldi. ‘Sizler gezin, ben yemekten sonra biraz kestiririm, burada buluşuruz. Yemek yersek dağa tırmanamayacağımızı bilerek, hemen yola koyulduk, dağı aştık, köye ulaştık, içinden geçerek madeni bulduk.

Fotoğrafını gördüğünüz mineralin ismi ‘Azurit’, bu bir Bakır Cevheri. Renklerinin güzelliği ile ünlü, onda Bakırın kızıllığı yok sadece doğanın bize sunduğu ihtişam var. İşte Dr Hasan Beyin Madeninden aldığımız numuneler aynen buna benziyordu.

Geriye dönüşümüzde köyün içinden geçerken bir kadın bizim durumumuzu görüp, ‘Hele bir durun bir soluklanın’ dedikten sonra içeri eve girdi çıktığında, hayvancılıkla geçinen bu insanların kendi yoğurtlarından yaptıkları ayrandan tas tas bize verdi, doyasıya içtik. Bu sıcak insanların verdiği güçle dağı çabucak aştık, istasyona ‘Gar Lokantasına’ geldik. Köy salçalı taze fasulye bizi bekliyordu.

Yolda Refet Beye Madeni anlattık, işletmeye döndüğümüzde, Dr Hasan Bey, bizi bekliyordu. Masaya oturduk, Refet Bey başladı konuşmaya, ‘Dr Bey, Madeniniz çok iyi, çok ümitli gördüm sahanızı hatta…’ Bizler sessiz onu dinliyoruz, öyle güzel anlatıyor ki, bir ara bizler de kendimizi kaptırdık, onu dikkatle dinliyoruz, sanki biz değil o görmüş gibi anlattı, soluksuz bitirdi konuşmasını. Hasan beyin teşekkürleri sonrasında ayrıldık.

Bir sonraki yazımızda buluşmak umuduyla, sağlıkla kaın.

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 18.09.2022

265 (37/22)

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s