
Geçtiğimiz aylarda Cumhuriyet gazetesinin kitap ekinin ilk sayfasında aşağıya fotoğrafını aldığım yazı yayınlandı (Eylül 2022)

Altmışlı yılların gençliği birçok olay yaşamış ancak yaşadıklarını yazıya dökmemişlerdi. Kitap olarak basılan Sevgili Harun Karadeniz’in (İTÜ İnşaat Fak.) ‘Olaylı yıllar ve Gençlik’ kitabının dışında Sevgili Selçuk Esen’in (İTÜ Elektrik Fak.) ‘Köşe bucakta Kalanlar’ ve ’60lı yıllarda İTÜ Maden Fakültesi bir dönemin anıları’ anı kitaplarında yazılan kısa bölümlerle sınırlı.


Bugün size aktaracağım ‘Bir Köprü Hikayesi’ işte o günlerde yaşandı.
60lı yılların sonuna doğru İstanbul Boğazına köprü yapılması kesinleşmiş, köprüye taraf olanlar ile olmayanlar arasında yoğun bir fikir çatışması başlamıştı. Büyük çoğunluğu Anadolu Liselerinin seçkin öğrencilerinden oluşan İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri ‘Boğaz Köprüsüne Hayır’ diyerek henüz Fırat ve Dicle gibi ana nehirlerin üzerinde yeterli köprü yapılmamışken, Doğuya ulaşım sorunları çözülmeden bu köprünün yapılmasının İstanbul’a büyük göç dalgasını başlatacağını dile getiriyor ve binalara, yollara ‘Köprüye Hayır’ yazıları yazıyorlardı.
Bütün bu tartışmalar arasında 69 baharında, Milliyet gazetesinde bir haber yayınlandı. Hakkâri’de dereyi geçmeye çalışan bir gurup sele kapılmış, hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu olaydan sonra gençliğin sloganı ‘Boğaza değil Hakkari’ye Köprü’ oldu.

Ben o yıllarda Maden Fakültesinde öğrenciyim. Zap suyuna Köprü yapılması fikri bütünüyle Talebe Birliklerinin projesi olarak başladı. Parasal destek için görüşülen Milliyet Gazetesi yöneticileri bu köprünün yapımı için gazetelerinde bir kampanya başlattılar, para halkın desteği ile sağlandı.
Köprünün yapımına katılmak için yoğun bir talep vardı ancak çelik halatlı asma köprüde el emeği ile yapılacak, basit bir deyişle fazla ‘amelelik’ iş yoktu. ODTÜ ( Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü) ve İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi ) İnşaat ve Mimarlık öğrencileri bu iş için yeterli görüldü. Köprünün yapımı sadece yirmi iki gün sürdü. Devletin yapmadığı köprüyü gençler ‘yirmi iki ‘ günde yörenin halkına sundular. Köprünün adı ‘Devrimci Gençlik Köprüsü’ olarak belirlendi. Sevgili Selçuk Esen ( O yıllarda İTÜ Öğrenci Birliği üyesi ) anılar kitabında, köprü yapılırken Teknik Gezi gurubu olarak özellikle Zap köprüsüne uğradıklarını ve destek için orada bir müddet kaldıklarını anlatıyor.

Uzun yıllar halka hizmet veren bu köprüye ne oldu derseniz 1990 lı yılların ortalarında, bir günde yıkıldı. Devlete göre terör örgütleri, halka göre Devlet köprüyü havaya uçurmuştu. Eğer gerçekten terör örgütü yıkmışsa Devlet hemen bir yenisini yapar ve başına karakolunu diker halkının hizmetine açardı, ama bu şekilde olmadı.
Sonunda yine Milliyet Gazetesinin ve bir gurup sanatçının desteği ile köprü yeniden yapıldı ve halkın hizmetine açılabildi. Bu ikinci açılışın bütün detaylarını internette kolayca bulabileceğiniz için kısa yazdım ama yeniden kazandıran tüm bu insanlara ve bütün emeği geçenlere saygı duyarak.
O yıllarda iki buçuk milyon insanın yaşadığı İstanbul şimdi on yedi milyona dayandı, bazen düşünüyorum acaba o günkü gençlük gerçekten haklı mıydı?
Sağlıkla kalmanız dileklerimle
M. Meran Pakel
Dalyan, 06.11.2022
272 (44/22)