Bize ‘Hayatı’ tattıran çocuk..

En üstteki fotoğrafta gördüğünüz yer, bizim ‘Batı Trakya’ dediğimiz Makedonya’da, Üsküp yakınlarında. Çoğunlukla Türklerin yaşadığı bu yerin adı, Radovitse, biz Radoviş demişiz, ülkemizde altı yerleşim yeri ile ‘kardeş’ kabul edilmiş. Diğer fotoğraf ise, aynı yerde 1900 lü yılların başlarında çekilmiş. Altta fotoğrafını aldığım kişi, işte bu kasabada 1913 yılında doğdu, ona ‘Hıfzı’ adını verdiler.

Ailesi ağırlaşan şartlardan dolayı İstanbul’a göç etti ve küçük Hıfzı eğitimine bu şehirde başladı. İleride seçeceği mesleği daha çocukken belirlemişti. O, Selanik’te Gazete çıkaran dedesinin izinden gidecekti, Cumhuriyetin açtığı ilk ‘Üniversite’ olan Ankara Hukuk Fakültesini bitirdiğinde yıl 1936 olmuştu. ‘Matbaa mürekkebinin kokusunu alan bir daha ayrılamaz’ derler, doğruca İstanbul’a Cağaloğlu’na gitti, çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı, öğretmenlik yaptı.

‘Ülkemin insanı en iyisine layıktır’ diyordu, kafasında düşündüğü dergiyi ancak 1956 yılının baharında çıkarabildi.

Ben dokuz yaşında bir çocuktum fotoğrafta gördüğünüz dergiyi elime aldığımda. Alıştığımız ‘Saman’ kâğıt yerine yumuşacık, ipek gibi bir kâğıda basılmıştı. Fotoğraflar alışmadığımız derecede netti.

Bu baskıya, kelimenin Türkçe karşılığı o zamanlarda olmadığı için ‘Tifdruk’ adı verilmişti.

ABD’de 1936 yılında yayına başlayan ‘Life’ dergisinin, ismi de dahil bir ‘Kopyası’ olarak görülse de, o bize özgü bir dergiydi. Halide Edip Adıvar’ın ‘Sinekli Bakkal’ romanı ilk bu dergide yayınlanmaya başladı, benzer şekilde ‘Esat Paşanın Çanakkale anıları’ gibi.

Ara Güler ve Ozan Sağdıç’ın dışında birçok sanatçıyı arka kapaktaki fotoğrafları ile tanıdık.

İlk sayısı kısa zamanda tükenmişti ‘Hayat’ın. Artık dünyayı ve ülkeyi onun sayfalarında izliyorduk. Bir müddet sonra yayına ara verdi. Yurt dışından gelen kâğıtta bir ‘sıkıntı’ yaşanmıştı, neyse ki uzun sürmedi. Çok geçmeden kardeşi, ‘Ses’ dergisi ve arkasından ‘Hayat Tarih’ dergisi yayına başladı.

Ne oldu bilmiyoruz, yetmişli yılların sonlarına doğru, sessiz sedasız yayınına son verdi.

Bize bu güzellikleri tattıran ‘Hıfzı Bey’, bu adı hiç kullanmadı, biz onu ön adıyla ‘Şevket’ olarak tanıdık, 1936 yılında soyadı kanunu çıkınca doğduğu yeri unutmadı, ‘Rado’ soyadını aldı.

Sadece Magazin dergisi çıkaran bir kişi olarak anımsanan Sevgili Şevket Rado aslında bir yazardı. Yirmi beş kitap yazdı. Ben ‘Eşref Saat’ adlı eserini çocukken okumuştum, benim anlayamayacağım kadar yüklü, hayata dair bir eserdi. Belki bir gün bu pozitif düşüncelerle dolu, hoş görülü insanı yeniden hatırlar, eserlerini basarlar.

Yolunuz Mekadonya’ya, Radoviş’e düşerse, belki sokakta koşuşan çocuklardan onu hatırlarsınız düşüncesi ile yazdım,

Sevgi ve sağlıkla kalın.

M.  Meran  Pakel

Dalyan, 14.01.2023

280  ( 01 / 23 )

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s