
Bugün sizlere yukarıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz, ülkemin yetiştirdiği, yaşadığı bu topraklara bilgisini ve emeğini aktaran bir ‘insanı’ tanıtmak istiyorum.
1950li yıllar, savaş sonrası ülkenin atılım yaptığı ve enerjiye gereksinimi olduğu yıllar. Aydın ili üstelik devrin Başbakanının yöresi, bu nedenle ilk yatırımlar buraya yapılıyor ve Akçay üzerine elektrik üretimi için bir barajın yapımına başlanıyor. O yıllarda bizde daha doğru dürüst baraj deneyimi olan firma ve mühendis yok denecek kadar az. İşte Erdoğan Beyi ilk defa bu barajda yönetici olarak görüyoruz.

Fotoğrafta gördüğünüz ‘Kemer’ Barajı, onun ilk ‘büyük’ işi oldu, 1950li yılların ortasında tamamlandı, halen işlevini sürdürüyor.
Bu baraj sonrası çeşitli şantiyelerde ülkesi için uğraşan Sevgili Erdoğan beyin adını seksenli yılların başlarında duydum. Ben, ‘Bimhol’ şirketinde, Mekke’de ‘Tünel’ işleri ile uğraşırken o, ‘Kiska’ şirketinin Kabe’nin altında açılmakta olan çevre tünellerinin sorumlusuydu, işin başında bulunuyordu. O yıllarda Ülkemizde ‘Dev’ bir proje başlamıştı. Erdoğan Bey, Arabistan’dan Urfa’ya geldi ve bu büyük işin başına geçti.

Temelden 169 metre yüksekliği ile ve 2200 MW gücü ile Ülkemizin en büyük barajı olan Atatürk Barajının temeli 1983 yılında atıldı. 1994 yılında bitirilmesi planlanmıştı ama 1992 yılında apar topar ‘Siyasi’ bir kararla açılışı yapıldı. İşte bu dev barajı ‘büyük bir tehlike ile’ baş başa bırakan olayın hikayesini yazmak istiyorum bugün.
Doksanlı yılın hemen başında, işin sahibi olan DSİ işin yapımcısı olan firmayı toplantıya çağırdı ve kararını bildirdi, ‘Baraj 1992 yılının Ekim ayında açılacaktır.’ İtiraz Erdoğan Beyden geldi. ‘Yetişmesi imkânsız, teknik olarak sorun olur.’ DSİ yetiştirilmesi için gereken çözümü açıkladı, ‘Baraj belli bir yüksekliğe ulaşmıştır, bundan sonra ‘Çekirdekteki kili’ fazla sıkıştırarak zaman kaybına gerek yoktur.’ Konunun yabancısı olduğunuzu kabul ederek bir açıklama getirmem gerekiyor. Baraj gövdelerindeki kil barajın ana olayıdır. Yeterli sıkıştırma olmazsa arasından su geçer, şişme başlar ve bozulma ile barajı tamamen tehlikeye atacak hale getirir. İşte istenilen karar tam anlatımıyla buydu, bu ‘Dev’ yatırımda. Emir büyük yerden gelmişti, 92 ara seçiminden önce açacağım diyordu siyasiler.
Projenin başında olan Erdoğan Bayındır, kararlılıkla dik duruşunu değiştirmedi. ‘Biz bu işin sahibiyiz, biz böyle istiyoruz’ diyen yöneticilerin önüne beyaz bir kâğıt uzattı. ‘Yazın’ dedi, ‘Biz bu işin bu şekilde tekniğe aykırı olarak yapılmasını kabul ediyoruz, diyerek ve imzalayın’. Kâğıdı imzaladılar. Daha iki senelik işi olan Baraj ‘Tekniğe’ uyulmadan ara seçim öncesi 1992 Ekiminde büyük bir törenle açıldı. Sonrasında ne mi oldu derseniz, korkulan başa geldi, kile su işledi ve barajın dışında gördüğünüz bazalt kayalar bir kâğıt gibi kıvrıldı, yerinden oynadı. Koca baraj bir siyasetçinin hırsına kurban edilecekti neredeyse. Suyun düşürülmesi yıllar aldı, bozulan yerlere kadar baraj yeniden söküldü, yıllar geçti, o kağıdı imzalayan müdürlerden sonra kaç müdür geçti.. Ben 1997 yılında Sevgili Erdoğan Beyi ziyarete gittiğimde görmüştüm olayın büyüklüğünü, ürkütücü ve korkutucuydu.

Bugün GAP turunda gördüğünüz bu dev eserimiz yaralı bir barajdır ve onu onarmak yine bu değerli insanımıza düşmüştür.
İşinde hata kabul etmeyen disiplinli bir insandı, İzmir’liydi, ailesi soyadı kanunu çıkınca Bayındır soyadını almışlardı, gerçekten oralı mıydılar, bilmiyorum, kendisine hiçbir zaman soramadım. Bir birlikteliğimizde, sessiz otururken ceketinin cebinden çıkardığı cüzdanını açtı, içinden katlanmış, küçük bir kâğıt çıkardı, gazeteden kesilmişti. Davudi sesine hiç uymayan, hisli bir sesle okuyordu. ‘Öyle kadınlar sevdim ki yağmur gibiydiler’ Atilla İlhan’ın şiirini bitirdikten sonra ‘şu ifadeye bak, nasıl anlatmış’ diyerek bir defa daha okudu. Yazımıza onun bir olayı ile devam edelim.
Atatürk Barajının en yakınındaki yerleşim yeri Şanlı Urfa’nın Bozova ilçesi, oraya bir kütüphane binası yaptırıyor, bitince Cumhuriyet Kitap Kulübünün tüm basılı kitaplarını getiriyor, gençlerin okuması için. Bir zaman sonra bir haber geliyor, Bozova Belediye Başkanı binayı İmam hatip kursuna çevirmiş. Erdoğan Bey, sinirleniyor, İstanbul gazetelerine bu olayı yazıyor ve Belediye Başkanından da ‘Öküz Başkan’ diye bahsediyor. Olayın devamını onun yıllarca sekreterliğini yapan O. Gürman’dan dinleyelim. ‘Belediye Başkanı hışımla içeri girdi, eli belinde, belli silahı var, ben araya girmeye çalıştım, ara kapı açık. Erdoğan bey onu gördü. Hiç aldırmadan ‘Gel, gel’ diye seslendi. Adam içeri girdi. ‘Otur, misafirimsin, ne içiyorsun’ diye başladı. Başkan karşısındaki bu sert adamın sözüne uydu, oturdu. Erdoğan Bey konuşmaya başladı, ‘Düne kadar seni kim tanıyordu, kim biliyordu Bozovayı, bak meşhur oldun’ Başkan, sessiz dinliyor. ‘Benden sonra, artık ne istersen devletten isteğini yerine getirirler’ Doğru artık tüm ülkenin tanıdığı bir adam olmuştu başkan. Uzun uzun konuştular, en son kapıdan uğurlarken Erdoğan Bey. ‘sana bir şey söyleyeyim mi?’ cevabını beklemeden ekledi’ ‘O kütüphaneyi kaldırdığın için yine de öküzsün’ Başkan bu sefer sinirlenmedi, sadece gülümsedi.’
Erdoğan Bey, yılmaz ve bir başka kütüphane binası yaptırır.

İşte ‘Atatürk Barajının yapımında onun ve arkadaşlarının emeği çoktur, bize ise unutulmamaları için sadece yazmak kalıyor.
Sağlıklı güzel günler dileklerimle
M. Meran Pakel
31.01.2023
283 ( 04 / 23 )