
Bugün, ‘Dünyamızın’ en büyük Barajının hikâyesini özetlemeye çalışacağım. Bu baraj, Göktürklerin ‘Gök Irmak’ adını verdikleri, gerçekten göğe yakın Himalaya’ların kuzey eteklerinden başlayıp, giderek büyüyerek Asya’nın en büyük akarsuyu olan nehrin üzerinde. Yedi bin metrenin üzerindeki, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz buzullar onun başlangıç kaynağı. Bu muhteşem nehrin adı Yangtze, Nil ve Amazon’dan sonra dünyanın üçüncü büyük nehri. Çinin batısından başlayarak Ülkemizin üç katı uzunluğu geçerek doğuda Şangay yakınlarında, Çin Denizine dökülüyor.
Yüzyıllar boyu bu nehirler yerleşim yerleri arasında ulaşım yolu olarak kullanılmış, aşağıya aldığım gravür İngiliz seyyahlar tarafından 1800lü yıllarda çizilmiş. Birçok büyük şehir, başta Wuhan ve otuz iki milyon nüfuslu Çongçing bunlardan yalnızca ikisi.

Çin yönetiminde büyük yatırım kararları ancak kalabalık bir konseyin kararına bağlı, başka bir deyişle oy çoğunluğu ile yapılabiliyor. Azgın Yangtze’nin ise sabrı yok, sık sık taşıyor, felaketlere neden oluyor. Bir an önce baraj yapılması şart ama ‘Büyük Konsey’ kararlı, ‘Önce eğitim’ diyorlar, Baraja değil, eğitime gidiyor tüm gelirler. Bu taşkınlarda canlarını kaybeden insanlar, ‘Kültür Devriminin’ isimsiz kahramanları olarak anılıyor. Aşağıdaki anıt Wuhan şehrine dikilmiş. Wuhan halkının sele karşı yaptığı umarsız mücadeleyi sembolize etmek için. Anıtın adı ‘Wuhan Kahramanları’ Üzerine Mao’nun bir şiiri kazınmış, ‘Biliyorum bir gün bu sular, bizim kontrolümüzde sakin, üzerinde yüzeceğimize inanıyorum’ geleceğe umudunu ‘Yüzmek’ adında bir şiirle anıta işletmiş. Sonunda ‘Genel Konsey’ oy çokluğu ile barajın yapımına karar verdi.


Ben, Fırat üzerine yapılacak olan ‘Birecik Barajına 1996 yılında katıldığımda, Yangtze üzerindeki ‘Üç Geçit Barajı’ başlayalı iki sene olmuştu. Birecik Barajını yapan firmalardan biri olan Alman Şirketi Philip Holzmann (Dünyanın köklü dev şirketlerinden biriydi, İstanbul’daki Galata Köprüsünü 1800lü yıllarda onlar yapmıştı) ‘Üç Geçit Barajı konsorsiyumu’ ana şirketlerinden biri olarak bu dev projeyi yapıyordu. İşin başına getirdikleri Proje Müdürü K. Schmith, sert, katı, disiplinli olmasının yanında büyük projeleri tamamlamış deneyimli bit mühendisti. Benim ne yazık ki bu ‘Dev Barajda’ çalışma şansım olmadı, ancak bu projeyi başlatan değerli mühendis Klaus Schmith ile birlikte çalıştık. Şimdi Ysngthze’ye bir ara verip bu anımızı araya sıkıştıralım.
1998 yılının sonlarına doğru, Birecik Barajında çalışan Alman Mühendisler arasında garip bir telaş başladı, nedenini bir zaman sonra öğrendik. Üç Geçit’in stresli ortamında Bay Schmith bir kalp rahatsızlığı geçirmiş, tedavi sonrası onu neredeyse bitme aşamasına gelen Birecik Barajının başına gönderme kararı alınmış. Böylece bizim barajın başına geldi. Gerçekten katı, mesai saati tanımayan, sadece iş için yoğrulmuş, ince uzun, hiç gülmeyen bir adam. Almanların eski rahatı kalmadı, en çok da onlara yükleniyordu. Bir gün benim odama geldi. Aynı sertlikle, ‘Sen ne iş yapıyorsun ?’ dedi. Ben o aralar barajın elektrik üretecek türbinlerine suyun büyük bir hızla düşerek geçeceği çelik boruların, o basınçta ezilmemesi için, betonla boru arasındaki olası boşluklara çimento enjeksiyonu işini yürütüyorum. Anlattım, ‘Gidelim, görelim’ dedi. Arabama aldım, santral binasına gittik. Oradan, yürüyerek yerin altına, türbinlerin yanına gittik. Tahta bir merdiven dayanmış, ancak bir insan geçebileceği bir delikten onu çelik borunun içine götürdüm. Öyle bir boru düşünün, çapı dört metreye yakın ve yetmiş derece dik. Tırmanılması olanaksız. Ortaya bir merdiven yaptırmışım ancak dört ayakla çıkabilirsiniz ve yanında kayarsanız tutunabilmeniz için bir yardımcı halat. En sonunda uzakta yeryüzünün ışığı görülüyor. Yerde yukarıya kadar uzanan su hortumları arsında, işçiler bir cambaz gibi, oradan oraya atlayarak çalışıyorlar. Bay Schmith hayranlıkla seyretti, ‘Yanlarına gidelim’ Ben önde o arkada halat yardımı ile tırmanmaya başladık, yeni kalp hastası, başına bir şey gelmesinden korkuyorum. Neyse, sonunda yukarıdan yeryüzüne çıktık, elini uzattı, ‘Teşekkür ederim’ dedi. O sert adamın ilk defa yüzünün güldüğünü gördüm. Daha sonra öğrendim, işçilerimin ödüllendirilmesi için bir de emir vermiş.

Üç Geçit ( bazıları boğaz da diyorlar ) Barajı iki binli yılların başlarında tamamlandı. Büyüklüğü için sadece şunu söyleyebilirim, bizim Atatürk barajının on katı. Bu Dünya Devi ürettiği enerji ile her saniye Çim’in adım adım büyümesini sağlıyor.
Yolunuz düşerse, bu nehir üzerinde lüks yolcu gemileri ile turlar düzenleniyor, barajı ve arkasındaki büyük gölü görebilirsiniz. Birkaç fotoğraf ekleyelim.



Bugünlerde bilim adamlarının bir iddiası konuşuluyor. Barajın arkasında oluşan bu ‘yeni deniz’in su kütlesinin ağırlığı yüzünden ‘Dünyanın dönüş hızının’ yavaşladığını gözlemlemişler, ne kadar doğru bilmiyoruz. Anlaşılan bu baraj ‘Dünyayı’ etkilemiş.
Sağlıklı günlerde görüşmek umuduyla
M. Meran Pakel
Dalyan, 04.02.2023
284 (05/23)