

En üstte fotoğrafta gördüğünüz yer, Prag. Diğerinde ise Clementinum adı verilen bina kompleksi var. Dünyanın en güzel kütüphanelerinden birisi olan Çek Milli Kütüphanesi işte bu binada.


Onyedinci yüzyılda dört bin eserin olduğu bu kütüphaneye Cizvitler (o yıllarda burası onların okuluydu) şöyle bir yazı asmışlar: ‘Yaradan, burada sana özel, sadece senin anlayabileceğin bir yazıyı bu kitaplardan birisinin sayfaları arasına yerleştirdi’ (Din yoluyla insanları okumaya yönlendiren deyişin sonunda, bu kütüphane Avrupa’nın en özenli günlük hava raporlarının onyedinci yüzyıldan günümüze kadar kesintisiz kayıtları ve aşağıda gördüğünüz rasathanenin gözlem kitapları ile ünlendi.)

Eğer yolunuz düşer, bir gün bu binayı gezerseniz, orada bir büst göreceksiniz.

Başının sağ tarafı adeta bir kabuk gibi incecik bir kesit halinde soyulmuş olarak, sanatçının yansıttığı eserdeki kişi, işte bu günkü yazımızın konusu.
Hırvatistan’ın Adriyatiğe bakan küçük bir kıyı kasabasında dünyaya gelir, iyi bir eğitim alır. Bilime meraklıdır, fizik, matematik derken doktorasını tamamlar, meteorolojiye merak salar, hava balonları ile rasat yaparken bir yandan çeşitli makaleler yazar. Hayatını değiştiren olay, 1909 yılının Ekim ayında, Zagreb’in yakınlarında bir depremdir Her şeyi bırakır ve deprem kayıtlarını inceler. Bu da yetmez, ulaşabildiği bütün kaynaklardan tüm dünyadaki sismik kayıtları toplamaya başlar. Sonuç şaşırtıcıdır. Depremde oluşan sismik dalgalar belli bir derinlikten öteye geçmemekte ve geriye dönerek sönümlenmektedir. Derinlere inildikçe Dünyamızı oluşturan daha yoğun kütlelere girmesi ve bu yoğun zeminde derine doğru ilerlemesi gereken ‘Sismik Dalgalar’ kırılarak yeryüzüne dönmektedir, bir başka deyişle, fizik kurallarının aksine bir durumla karşılaşılmıştır. Dünyamızın en dışındaki bu kabuğun altında bir uyumsuzluk vardır. Üstelik bu ‘uyumsuzluk’ her yerde farklıdır. Bu farklı derinlikleri gösteren Dünya haritası ile görüşünü bilim adamlarına açıklar.

Kendisi bir ‘yer bilimci’ olmamasına karşın bulguları o kadar belirgindir ki kabul edilir ve güzel Dünyamızın kabuğunun altındaki bu yere onun adı verilir. ‘Mohoroviçiç Süreksizlik Zonu’
İşte Dünyamızın içine doğru tek bilgimiz bu kadarcık.
Günümüzde bilimin çok ilerlediğini düşünenler olabilir, uzaya gidebiliyoruz ama unutmayalım, daha koca evrendeki küçücük dünyamızın içini bile bilmiyoruz. Biraz daha iddialı söylemle, üç kuruşluk bilgimizle Depremlerin nedenini son elli senede kabul gören bir teoriye göre açıklamaya, savunmaya uğraşıyoruz. Başlığımızda yazdığımız gibi daha çok bulunacak bilgiler gençleri bekliyor, aynen Andrea (orijinal adı Andrıja) Mohoroviçiç’in merakı ile araştırdığı gibi.
Peki, Mohoroviçiç’in ortaya attığı bu derinlikteki zon gerçekten var mı derseniz, bir sonraki yazımda size bildiklerimi aktarmak isterim.
Sağlıklı olun, moralinizi kaybetmeyin dileklerimle
M. Meran Pakel
Daşyan, 24.02.2023
285 (06/23)