
Bizler ‘şanslı’ bir gençlik geçirdik. Köy Enstitülü öğretmenler, memurlar, subaylar ve yazarların olduğu bir semtte, Ankara-Bahçelievler’de, aynı sosyal birlikteliğin içindeydik. Ev toplantıları, hafta sonu piknikleri, yazları ‘Gençlik Parkında’ Recep Özgen’in çay bahçesi ve Ekim ayı geldiğinde, biz on iki yaşını geçen çocuklar için ayrı bir heyecan içimizi kaplardı. Devlet Tiyatroları, yeni sezon için perdelerini açar ve şık anneler, kravatlı babaların yanında, ortaokula başlamış, yeni kravat bağlamayı öğrenmiş biz çocuklar, ilk defa tiyatroya giderdik.
Fotoğrafta gördüğünüz Büyük Tiyatro-Opera Binası bize, genç Cumhuriyetin Başkentine bir hediyesi. Sezona ‘Klasik’ bir eserle başlamak bir gelenekti o zamanlar. Yer gösteren görevli aynı zamanda size bir ‘Devlet Tiyatrosu’ dergisi verirdi.


Oyunlar ve yazarları hakkında bilgilerle dolu bu dergileri özenle saklamıştım yıllarca. Bu geçmişe dönük girişten sonra başlığımıza dönelim.
Geçtiğimiz günlerde önce ‘Tıp Bayramını’ daha sonra ‘Dünya Tiyatro günü’nü yaşadık. Hem Doktor hem Tiyatrocu olan iki ismi hatırlayınca, üç kuruşluk bilgimizle sizlerle paylaşmak istedim. Birincisi Doktor Orhan Asena ( Bahçelievler’de oturuyordu. Oğlu Bora sınıf arkadaşımız olan bu değerli yazarımızı bir başka yazıda size anlatmak istiyorum ) ikincisi yukarıdaki sözlerin sahibi olan ve Büyük Tiyatro’da ‘Vanya Dayı’ oyunu ile tanıştığım Çehov.

Fotoğrafta en üstte baba Pavel Yegoroviç, anne Yevgeniya Moroxova ve Anton Pavloviç Çehov görülüyor. Kalabalık aile resminden aldım. Babası için iyi şeyler konuşmuyor, sinirli ve her an karısını azarlamaya, kavga çıkarmaya hazır ama bunun yanında kilisenin koro şefi olan bir baba. Anne, evlenmeden önce araba ile dolaşarak kumaş satan bir babanın kızı. Rusya’da çok yer görmüş. Yaşayan altı çocuğunu oyalayabilmek için onlara çeşitli hikâyeler anlatıyor. Çehov, ‘Yeteneklerimizi babamızdan aldık ama ruhumuzu tamamen annemizden’ diyerek özetlemiş. Baba kazandığı ve ev yapmak için borçlandığı tüm parasını, ortadan kaybolan bir müteahhide kaptırınca, borçlarından ötürü hapse girmeme k için kalabalık ailesini alır, geride okumakta olan Çehov’u bırakır ve Moskova’ya kaçar. İşte Çehov’un yazarlığı okul sıralarında ‘komik hikâyeler’ yazmakla başlar. Dergilerden aldığı her rubleyi de ailesine gönderir. Uzatmayalım, sonunda Moskova Üniversitesinden yirmi dört yaşında ‘Pratisyen hekim’ olarak mezun oldu. Aynı yıl öksürük nöbetleri başladı. Verem olduğunu ne ailesine ne yakın arkadaşlarına söylemedi. Doktorluktan para kazanmadı, yoksullara bakıyor ve ücret almıyordu. Milyoner arkadaşı Suvorin’in gazetesinde, her yazısına satır başına ödenen, ona ve tüm ailesine yetiyordu.

Yukarıya aldığım fotoğrafta ayakta duran Çehov yirmi iki yaşında ve kardeşi Nikolay. Her ikisi de Üniversitedeyken çekilmiş. Nikolay Hukuk tahsili yaptı. İdealist bir hukukçu oldu.
İşte bugün özellikle size aktarmak istediğim olay, kardeşinin çok genç yaşta Verem’den hayatını kaybetmesi ile başladı. Nikolay, ‘Mahkûmların çok kötü şartlar altında cezalarını çektiğini bu nedenle bir reform yapılması için uğraşıyordu. Çehov onun yarım bıraktığı işi tamamlamaya, bunun için Rusya’nın en büyük hapishanesine gitmeye ve yerinde görmeye karar verdi.
Şimdi size ‘Sakhalin Adası’nı tanıtmaya çalışayım. Rusya’nın en büyük adası, aynı zamanda Dünyamızın büyüklük sıralamasında yirmi dördüncüsü, Ülkemizin onda biri kadar büyüklükte volkanik, çoğu zaman kar ve buzlarla kaplı bir ada. Japonya’nın kuzeyinde, Çin’in kuzeybatısında Pasifik okyanusunda. 1800lü yıllarda Rusya’nın en büyük hapishanesi işte bu adada. Azak denizi kenarında, yani ülkenin batısında doğmuş olan Çehov, en doğuya gitmeye karar verdiğinde otuz yaşında. Sibirya üzerinden tren, at, kızak, uzun bir yolculuk sonunda gemi ile adaya ulaşır. Aşağıya fotoğrafını aldığım, bugün müze olan kulübede neredeyse yüz gün geçirdi.

Adada gördüklerini, yol boyunca yaşadıklarını kitaplaştırdı Çehov.


‘Sahalin Adası adıyla Türkçe basımı yapıldı.

Düşünüyorum, bir insan hasta haliyle ülkesinin yoksul, yaşanması en zor koşulların olduğu yerlere, hapishanelerine gidip orada aylar geçiriyor neden? kaç varlıklı yazar var acaba bunu yapabilecek? Konu ‘İnsan’ olunca o zaman değeri anlaşılıyor Çehov’un.

Adada Çehov anısına dikilmiş bir anıt ‘eski Cehennem Hapishanesini’ görmeye gelen ziyaretçileri karşılıyor, olur ya yolunuz düşerse diye yazıyorum. Nereden düşecek demeyin bu ada önümüzdeki yıllarda adını sıkça duyacağınız bir yer olacak. Nedenini bir sonraki yazımıza bırakalım.
Sağlıkla ve mutlulukla.
M. Meran Pakel
Dalyan, 30.03.2023
292 (13/23)