

yukarıda gördüğünüz çizim 1950 ortalarında Bahçelievler Çarşısı. Aşağıya aldığım çizim ise soldaki binadan sonra saptığınızda o günleri anlatan çizim

Soldaki bina bugün aynen duruyor, tek farkla sinema olan üst katının yerinde bir kafe var. ( Bu sinemanın neden kapandığı ayrı bir yazı konusu, geçiyorum ) Sağda şimdi Hosta’nın olduğu yerde tek katlı açık yeşil boyalı şirin bir restoran-bar vardı. Evet, o yıllarda belki de benzerini ancak Yenişehir’de göreceğiniz şekilde, masalarının üstü keten örtülü, dışarıya bakan camları kırmızı perdeli ve masaların üzerinde şapkalı küçük gece lambalarından yayılan ışıkla aydınlatılan bu mekanın özenli kapısından girdiğinizde tam karşınızda bir de barı vardı. Bahçelievler bir memur semti ama tüccarı ve esnafı da var. İşte bu mekan, çarşı esnafının, özel yemek yemek isteyen ailelerin ve daha önemlisi Bahçelievler entelektüellerinin toplanma yeriydi. İşletmeyi biraz gerisindeki Gümüş pastahanesinin sahibinin kardeşi olduğu söyleniyordu, ama ne kadar doğru bilemem. Bu mekan Ulus’ta entelektüellerin toplandığı ‘Kürdün Meyhanesi’ gibi semtin kalbiydi. Fahir Aksoy o mekanı yazdı, ölümsüzleştirdi, umarım bir gün ‘Kokteyl’ i de yazan çıkar. Evet, adı Kokteyl idi, 50 li yıllarda kuruldu ve hemen hemen yirmi beş yıldan fazla yaşadı. Sokaktan ilerleyince sağ tarafınızda ‘Besi Çiftliği’ adında semtin en kaliteli şarküterisi vardı. Abdullah çalıştırıyordu, kendisini daha önce çalıştığı Et-Balık Kurumu mağazasından tanırdım. Uzatmadan, esas binaya gelelim. İleride solda bahçe içinde açık gri boyalı, iki katlı bir bina vardı, işte hikayemiz bu binayla başlıyor. Bu bina yazın sıcak günlerinde sokaklarda oyun oynamak yerine gidebileceğim en favori yerimdi. ‘Bahçelievler Çocuk Kütüphanesi’. Bu ferah iki katlı binada dörder kişilik masalara oturup istediğim kitabı alıp karıştırırdım. O günlerde okumak bir tutkuydu benim yaşıtlarım için, kimse bize öğretmediği halde sessiz orada kitap okurduk, çoğunlukla aynı masayı iki veya üç kişiyle paylaşırdık. Harçlığım ancak dergiye yetiyor, okuyacağım kitapları babam seçiyor, o alıyor, ama şartlı “ancak sana haftada bir kitap alırım”. Bense bir kitabı aralıksız okuduğum için en fazla iki günde bitiyor. Kütüphaneye başlayınca dünyalar benim oldu, ama bir sorun var. Ben her zaman yatarak okumaktan hoşlanıyorum, burada bu şansım yok.. Bir gün öğleden sonra raflardaki kitaplara bakarken benim okumadığım bir kitaba rastladım. Jül Vern’in ( Jules Verne ) Cadde üzerindeki Işık Kitabevine gelen bütün eserlerini almıştım, ama içlerinde bu yoktu. Aşağıya ilk baskısının kapağını alıyorum.

“Arzın Merkezine Seyahat” olarak dilimize çevrilen kitabı aldım, iki günde bir solukta okudum. Sanki binanın bodrumundan dünyanın merkezine doğru bir kapı açılmış gibiydi. Gerçekte o geçit sadece benim beynimde açılmıştı.
M. Meran Pakel
Dalyan, 29.05.2019
Çok teşekkürlerimle
Ece ÇALIKOĞLU
iPad’imden gönderildi
3 KURUŞ <comment-reply@wordpress.com> şunları yazdı (1 Haz 2019 17:48):
meranpakel posted: ” 7. Cadde Çarşı, Sağdaki uzun binanın altında şimdi İş Bankası var yukarıda gördüğünüz çizim 1950 ortalarında Bahçelievler Çarşısı. Aşağıya aldığım çizim ise soldaki binadan sonra saptığınızda o günleri anlatan çizim Soldaki bina bugün aynen d”
LikeLiked by 1 person