
Yukarıdaki resim Ankara’da 2019 yılında çekildi. Kızılay Bulvarından Sakarya caddesine girerken sağdaki ilk bloğun köşesini gösteriyor. Altmışlı yıllarda bu dükkanın yerinde çok özel bir kitabevi ve yanında nefis bir pastahane vardı. Kitabevinin sahibi olan İzzet bey dükkanına kendi soyadını vermişti. Tarhan Kitabevi. O günlerden kalma resmini aşağıya alıyorum.

Ben İzzet beyi henüz on dört yaşındayken tanıdım. İlk defa babamla girdiğimiz bu renkli dükkanda benim ilgimi çocuk dergileri çekmişti. İngiltere’den gelen bu dergiler benim aldığım Türkçe dergilere hiç benzemiyordu. Sayfalarını karıştırınca içindeki kahramanların çoğunun bana yabancı olmadığını gördüm. Sonuçta koltuğumun altında pırıl pırıl, yumuşacık kağıda basılı bir dergiyle, girişin tam solunda, yuvarlak dörtte bir daire şeklinde ve üstü çeşitli malzeme ile dolu masadaki kasanın arkasında duran, ince, orta boylu, gözlüklü, güler yüzlü İzzet beyle tanıştık. 1959 yılının sonbaharıydı ve elimde tuttuğum derginin adı ‘Eagle’ yani ‘Kartal’dı, O günlerden kalan bir sayısını aşağıya alıyorum.

Çok sevdiğim bu derginin bir iki sayfasını da sizlerle paylaşmak istiyorum.


Bu dergi aynı zamanda gençleri eğitmek için güncel araçların mutlaka bir kesit halinde resim ve açıklamalarını orta sahifesine basardı.

Bu dergiden kısa bir zaman sonra ikinci dergiyi keşfettim. ‘Express’ adındaki bu yeni çizgi roman dergisini daha önce neden göremediğimi çabuk anladım. Bu dergi çok çabuk bitiyordu. İçinde bizde de basılan Maskeli süvari ve diğerleri vardı.


Okuldan döner dönmez ilk işim telefona koşmak oluyordu. Tarhan kitabevinin numarasını çevirir ve telefonu açan İzzet beye”Eagle geldi mi ?” diye sorardım. “Hayır daha gelmedi” cevabının ardından diğer dergimi sorardım. Sabırla ve nazikçe cevaplardı her zaman. “Geldi” cevabını alır almaz dükkanına giderdim, bilirdi telefon edenin ben olduğumu. Her zaman temiz giyinirdi ve hep tıraşlıydı. Türkiye’de dövizle dergi getirmek, kambiyo işleriyle uğraşmak ve gelen dergi ve kitapları paket postahanesinden almak o devirlerde en zor işlerden biriydi. Yabancı dil bilen bürokratlar, gazeteciler ve siyaset adamları hep onun dükkanındaydı. Orta Doğu Teknik Üniversitesine gittiğim yıllarda okulun bazı İngilizce ders kitaplarını da getirmişti, oradan aldım. 1965 de Ankara’dan ayrıldıktan sonra bir daha İzzet beyi görmedim. O zaman kırklı yaşlarında olan İzzet bey kitabevini daha ileriye taşımıştı, Ankara artık başka bir şehre dönüşüyordu. 1996 yılında bu nazik beyefendinin vefat ettiğini duydum. Bugün kolayca internetten yabancı kitapları alabildiğimiz bir dünyada bizim yaşadıklarımızı anlatmak istedim.
M. Meran Pakel
Dalyan, 17.01.2020