
İnsanlığın yaşadığı büyük felaketler, şu anda bile tam olarak çözemediğimiz yer kabuğundan gelmekte. Volkanlar ve Depremler bunların önde gelenleri. Volkanlar, deprem gibi yer sarsıntıları ile başlayarak felakete dönüşüyor. Şimdi lafı fazla uzatmadan yukarıdaki sorumuzun cevabını verelim. Evet, bugün bazı ülkeler önceden bilebiliyor.
Bugün yer kabuğu ve Mohoroviçiç’le ilgili yazımıza ara vererek sizlere üç kuruşluk bilgimizle sismik dalgalar ve deprem üzerine yazmak istiyorum.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz yer Suudi Arabistan’da Mekke şehrinin güncel bir görüntüsü. Benim bulunduğum 80li yılların başlarında Kabe’nin yakınında böyle gökdelen binalar yoktu. Bunlar hacılar için yapılmış ‘Süper Lüks’ oteller. O yıllarda, Mekke Çevre yollarının inşaatında, kayada dinamitle şehir içinde kazı işlerinin sorumlusu olarak çalışıyorum. İşim zor, neden derseniz, şeriat kanunlarına göre, dinamitle patlattığım taşlardan birisi bir adamı öldürse benim de kellem gidecek, yani ‘Kana kan’ kuralı geçerli.

Yukarıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz binaların hemen dibinden, dinamitle başlayarak kazdığım bir tünel girişini size aktarıyorum. Zenginlerin dışında yoksul halk işte bu fotoğraftaki gibi briket, tuğla beton, teneke karışımı bina ve barakalarda yaşıyorlardı o yıllarda.
Şeriatın kuralları dışında bir de bu insanların her dinamit patlaması sonrasında, ‘Binamız çatladı, yıkıldı’ şikâyetleri sorunu vardı. 81 yılında küçümseyerek gittiğim Suudi Arabistan’da beni bir sürpriz bekliyordu.

Fotoğrafta gördüğünüz kişi bir Suud’lu, adı Hamid Şerif. O bir sivil polis, çavuş rütbesinde, bir üst amiri tüm Mekkenin Dinamit patlatmalarından sorumlu Abdullah’ın görevli adamı. Patlatma yapmadan önce, en yakın binanın (varsa kolonuna) duvarına iki sismoğraf yerleştirmek zorundayız. Biri düşey biri yatay olmak üzere.


Ateşlemeden önce kayıt alınmaya başlanıyor, Hamit başlangıcını imzalıyor ve patlama sonrası tekrar imzalayarak sismograf kaydı tutulmuş oluyor. İşte o yıllarda ben p ve s dalgaları ile ilk defa tanıştım. O binalardan birisinin fotoğrafını ve güncel taşınabilir aletlerin internetten bulduğum resimlerini ekliyorum.

Şikâyet üzerine gelen polisler bu konuda eğitimli olmalılar ki ilk sordukları ölçüm kayıtları oluyordu. (Beni şaşırtan işte buydu. Ülkemizde o yıllarda ne yazık ki bu ölçüm sistemi henüz yoktu. Şehir içinde patlayıcı kullanmak halen büyük izinlere tabidir neredeyse yasak gibi. Bu konuda Keban ve Gebze’de yıllar sonrası yaşadığım iki olayı belki ileride paylaşırım)
Bu uzun girişle anlattığım sismik dalgalar üzerine çalışmalar ancak elektronik ekipmanlar ve bilgisayarların kullanımı ile çok önemli bir ayrıntıyı çıkardı. P dalgalarının hızı ile S dalgalarının hızları farklıydı. ABD li araştırıcıların ortaya attığı bu tez, yılda ortalama bin üç yüz deprem yaşayan ve bunu Milli bir mesele olarak gören Japon bilim adamlarına bir umut ışığı oldu. Hassas elektronik ölçümlü sismogram kayıtları ABD li bilim adamlarını doğruladı. Deprem önce P dalgaları ile başlıyor esas yıkıcı S dalgaları ise belirli bir zaman sonra geliyordu. Mesele bu iki dalga arasındaki zaman, insanlığın kurtuluşu için yeterli olabilecek miydi?

2011 yılında kâinatın ortasında küçücük dünyamız kendi kurduğu tarihleme sisteminin, 1900 yılından bu yana gördüğü en büyük bir depremle sarsıldı. 11 Mart günü Japonya yerel saati ile öğleden sonra ikide Tokyonun kuzey doğusunda merkez üssü Tohoko olan depremin şiddeti, 9.3 olarak kayıtlara geçti. (Ölçülen yer çekimi ivmesi normal ivmenin 2.99 katıydı. (Ülkemizde bu şiddette bir deprem olasılığı düşük kabul edilerek, deprem hesaplarında bu değer 2 olarak alınır.)
Depremin başladığını bildiren P dalgalarının sinyali ülke genelinde yaygın olarak yerleştirilmiş binin üzerindeki sismogramla bilgisayar destekli sistemde birleştirilmiş ve kurulan erken uyarı sirenleri ile halk yaklaşık bir dakika önce bilgilendirilmişti. Cep telefonları ile alarma geçirilen halk kurtulabilmişti. Unutmayalım dünyada tek su geçirmeyen cep telefonları Japonya’dadır ve onlar banyoya bile cep telefonları ile girerler, işte kurtuluşun bilgiyle birleşmesi ve bilgiye güvenin sonucu insanın değeri oluyor, kader değil, bilgi. Aşağıdaki fotoğraf o gün gelen mesajı gösteriyor.

Bu büyük depremde ‘hayat kurtaran atmış saniyeye’ karşın, Japonya yirmi bine yakın insanını kaybetti, ölümlerin büyük nedeni depremden sonra oluşan tsunamiydi.
Sağlıklı güzel günler dileklerimle
M. Meran Pakel
Dalyan, 12.03.2023
287 (08/23)