
Size Calouste Gülbenkyan’ın hayatını özet olarak yazmış ve yirmi yedi yaşında baba olarak ilk defa oğlu Nubar’ı Kadıköy’deki konakta kollarına aldığını söylemiştim. İngiltere’de Trinity College’da eğitimini tamamlayan genç Nubar kendini bir İngiliz gibi hissediyor, daima bir aristokrat gibi davranıyordu. Babasının ölümünden sonra kendisine bıraktığı 1.2 milyon dolarla iş hayatına başladı ve babasının yolunda devam etti. Macera severliği onu İngiliz Gizli Servisine yakınlaştırdı, Bir iki sabotaj işinde görev aldı. Ruppert Allson “Nigel West” takma adıyla yayınladığı “İngiliz İstihbaratının tarihsel Lugatı” (Historical Dictionary of British Intelligence ) adlı kitabının 252 nci sayfasında, Gülbenkyan’ı ‘politik’ ajan olarak anlatır. Taşıdığı farklı ülkelere ait pasaportları ile istediği ülkede rahatça dolaşabilmektedir. Babasının dönmediği Türkiye’ye müracaat ederek 1965 yılında Türk vatandaşlığına geçer ve pasaport alır. Bu pasaportu ilk kullandığı ülke İspanya’dır ve İspanya ile İngiltere arası Cebelitarık meselesi nedeniyle açıktır, Nubar bu iş için oraya gider. Neyse, uzatmayalım, o da parasını babasının işinden yani Petrol’den kazanır. Her zaman şık giyinen ve kendisini iyi bir gurme olarak tanımlayan Nubar, her sosyete toplantısında sağ gözünde monoklü ve düğmesine iliştirilmiş bir orkideyle, boy gösterir. Onun 1950 li yıllarda Hayat dergisinde çıkan fotoğraflarını aşağıya alıyorum.


Bu lüks yaşamın içinde kadınlar da önemli bir yer tutar, o kadar ki Rolls-Royce arabasının sembolü bile saçları savrulan bir kadın figürüdür.

Verdiği röportajlar da yaşam, kadın ve rahatlık üzerinedir.

Yaşadığı Fransız Rivierasındaki muhteşem villasında bir kalp krizi geçirdi ve kaldırıldığı Cannes’deki hastanede 10 ocak 1972 tarihinde hayatını kaybetti. Kadıköy Acıbadem’de konakta başlayan bir hayat Fransa’da sonlanmıştı. Onun kendi sözleriyle bitirelim yazımızı.
“Ben rahatlığı severim” diyordu, ekliyordu sonra,”Kendimden, hayattan hoşlanırım, kendi yaptığım her şeyden hoşlanırım.”
M. Meran Pakel
Dalyan, 29.06.2019