

Yukarıdaki resim ahşap bir konakta çekildi. Gördüğünüz çocuk üç yaşında ve o, ileride bütün dünyanın kendisini tanıyacağından ve adına kitaplar yazılacağından habersiz Kadıköy ile Üsküdar arasında günlerini geçirdi. Babası Sarkis Kayseri’den İstanbul’a gelmiş, ticaretle uğraşan ileri görüşlü bir Osmanlı Ermenisiydi. Çocuğunun eğitimine özen gösterdi. Kadıköy Saint-Joseph’i bitirdikten sonra oğlunun daha iyi bir eğitim alması için önce Paris’e daha sonra Londra’ya gönderdi. Kings College mezuniyet resmini aşağıya alıyorum.

Okuldan dönüşte, babasının işleriyle ilgilendi ve petrole ilgisi o zaman başladı. Devir II. Abdülhamid devri ve Maliye Bakanı Agop Kazaziyan Paşadır. Paşa iki lisan bilen bu genci Maliye Bakanlığına aldı. Yabancılarla yapılan bütün toplantılarda aktif rol aldı. İttihat Terakinin iktidara gelmesiyle durumu değişmedi, Maliye Bakanı Cavit beyle birlikte her toplantıda o vardı. Savaş sonrası eşi, oğlu Nubar ve kızı ile birlikte ayrıldığı İstanbul’a bir daha hiç dönmedi. Oysa kurulan Türk Petrol Şirketinde yüzde beş hissesi vardı. Savaş Petrole gereksinimi daha da arttırdı. Babasının Bakü’deki Petrol imtiyazları ve Osmanlı Petrol sahalarını en iyi bilen insan olarak kısa zamanda aranan bir simsar olmuştu. Paris ve Londra’da geçen yılların ardından II. Dünya savaşının başlamasıyla birlikte Portekiz’e geldi. Yıllar sonra 1942 Yılında aşağıda resimde gördüğünüz otele yerleşti ve 1955 yılında vefatına kadar bu otelden hiç ayrılmadı.


Otelin adı “Aviz” Ermenice şamdan demek. Öldüğünde geride tam bir milyar dolar bir servet bırakan bu İstanbul Kadıköy doğumlu çocuğun adı, Calouste Sarkis Gülbenkyan’dı. Bir karşılaştırma için ekleyeyim, o yıllarda dolar milyarderleri sayılı, 1957 yılında “Fortune” dergisi dünyanın en zengini listesinde başa oturttuğu Paul Getty’nın üç milyar doları vardı, ve Getty petrolü üreten firmanın başındaydı, Gülbenkyan ise sadece hisseleriyle bu serveti yapmıştı. Acıbadem’deki konakta, Nubar’ı kucağına aldığında Calouste 27 yaşında baba olmuştu, yıl 1896. Babası gibi iyi bir eğitim alması için onu en iyi okullarda okuttu, tahsilini İngiltere’de tamamlattı. Daha sonra oğluyla birlikte çalışmaya başladığında Calouste kararını verdi. Bütün mirasını oğluna değil bir vakfa bırakacaktı. Dediği gibi yaptı, ‘Gülbenkyan Vakfını’ kurdu. Calouste Gülbenkyan’ın doğumunun yüz ellinci yılı nedeniyle bu yıl Amerika’da bir kitap yayınlandı. Bu, hakkında yazılan ikinci kitap olacak, daha önce yazılan ‘Mr Five percent’ kitabı Türkçe’ye çevrilmedi, ancak yeni eserin bu yıl Türkçe’ye çevrileceğini öğrendim.

Yolunuz Lizbon’a düşerse bu oteli ziyaret edin. Otelde kalan ünlüler arasında Frank Sinatra ve Maria Callas sadece bir kaçı.. Calouste Gülbenkyan bir antika meraklısıydı, özellikle Osmanlı ve İslam sanat eserlerini topladı, sağlığında en büyük dileği bunları bir müzede sergileyebilmekti, olmadı. Kurduğu vakıf modern bir müze yaptı ve şimdi orada sergileniyor, Lizbon’da mutlaka Gülbenkyan Müzesini ziyaret edin, Türk ve İslam Eserlerinin en güzel örneklerini göreceksiniz.



M. Meran Pakel
Dalyan, 27.06.2019