

Fotoğraflarda gördüğünüz kişi, Antoine de Saint-Exupéry. Pilotluk, daha doğrusu ‘uçmak’ onun sevdasıydı ama bugün konumuz onun hayatı değil, yazdığı eserlerden biri olan ‘Küçük Prens’.

Exupéry, eserini İkinci Büyük Savaşta işgal altında bulunan Ülkesi Fransa’ya destek bulmak için gittiği ABD’de, New York yakınlarında, aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz küçük bir köy olan Asharoken’de yazıyor ve resimliyor.


Kitapçığı 1942 yılının Kasım ayında tamamlıyor ancak basımı sonraki sene Nisan ayıda, İngilizce ve Fransızca olarak, Marsilya açıklarında uçağının düşürülüp hayatını kaybetmesinden sadece on beş ay önce okurları ile buluşuyor.
İncil’den sonra en çok okunan eser olarak günümüze kadar rekorunu koruyor.
Eser, Sahra çölüne inmek zorunda kalan uçağını, tamir etmeğe uğraşan pilotun (Gerçekten Exupery uçağı ile Sahraya inmek zorunda kalmış, onu ölümden günler sonra oradan geçen kervancılar kurtarmıştır) karşısına çıkan ‘Küçük Prens’ in hikayesidir.
B 612 Asteroidinden geldiğini söyleyen Küçük Prens’in yanından ayırmadığı, fanusun içinde bir de çiçeği vardır.

Kendi küçücük dünyasında, tek olan ‘Gül’ünü özemle korumuş, yanından ayırmamıştır. Dünyamızda geçirdiği günlerden birinde, bir tepeyi tırmanıp aşağıya baktığında, yüzlerce ‘Gül’le karşılaşınca şaşırır. Önce üzülür, tek zannettiği çiçeğinden yüzlercesini görünce. Sonra fanusun içindeki çiçeğini göğsüne bastırır, solmaması için uğraşıp emek verdiği.
Küçük Prens ona Sevgi ile bakar, konuşur sessizce ‘Sen yine de başkasın’.
Aşağıda fotoğrafta gördüğünüz ‘Nilüfer’ de benim çiçeğimdi.

Sevdiklerinize sıkıca sarılın, çekinmeyin söyleyin, sevginizi.
Güzel günler dileklerimle.
M. Meran Pakel
Antalya, 03.11.2024
369 (38/24)

Çok güzel bir yazı. Hele final muhteşem. Yüreğine sağlık. Nilüfer artık bir başka alemi süslüyor….
LikeLike