

Aynı adı taşıyan iki şehirden ilki, Kanada’nın Kutuba yakın bölgesinde, 1940 ların sonlarında kurulmuş bir maden şehri. Adı ‘Uranium’, adını da civardaki madenlerden almış. En parlak zamanında üç bine yakın kişiyi barındırmış, çoğu maden kasabaları g,bi, onun da sonu aynı olmuş. Kapanan madenlerden geriye kalan terk edilmiş binalarla bir hayalet şehre dönüşmüş. Günümüzde yaşayan sayısı yüzün çok altında. Yukarıya aldığım fotoğraflar 1953 yılından, o parlak dönemden geriye kalan.
İkinci ‘Uranium’ şehri ise ülkemizde ama önce size ‘Ben Amcayı’ tanıtmam gerekiyor. George Ewart İkinci Büyük Savaşın en yoğun olduğu dönemde ülkemize geldi, İzmir’de İngilizce öğretmeni olarak ders verdiği dönemde Türkçe’yi öğrendi. Savaş sonrasında Arkeolojiye merak saldı. Arkeolog oldu, uzun yıllar İstanbul Üniversitesinde ders verdi.

Çalışma alanı olarak kendine Batı Anadolu ve Akdeniz Bölgesini seçti, o artık kayıp ‘Antik Kentlerin’ peşindeydi.


Çalışma şekli basitti, araziye çıktığında dağ bayır gezmeden önce, ücra köylere gider, köy meydanında köylülerle sohbet ederdi. Sonunda, ‘Buralarda eski taşlar, kalıntılar var mı?’ diye sorduğunda, köylüler, her tepeyi, köşeyi ona detaylı gösterirlerdi. Bu uzun boylu, yapılı adama bir de isim takmışlardı ‘Ben Amca’ diye.

George Bean, bütün bu çalışmalarını kitaplaştırdı ve ülkemizde yayınlandı.

Yukarıya fotoğrafını aldığım papirus, ‘Heredot’un ünlü eseri ‘Historia’ nın bir parçası, on dokuzuncu yüz yılda bulundu. İşte Ben Amca, bu topraklarda yaşamış Heredot’un eserinde geçen ‘Antik Şehirler’in peşindeydi.
George Bean’in kitabının sonunda verdiği haritada ‘Uranium’ adında bir antik kentin ismi vardır. Bir Karya Kenti olduğu bilinen bu yerleşim bugüne kadar bulunamamıştır..
Bodrum Yarımadasında olan bu yer için Ören yakılarında olduğunu söyleyenlerin dışında yarımada da bulunan Aspat Dağı yakınlarında olduğunu iddia edenler var. Yarımadanın, tek kaynak suyu olan, ‘Bardakçı’ koyunda çıkan su için, ‘Bu sudan içenlerin çift cinsiyetli olduğunu’ antik çağ yazarları yazmışlar. Bugünkü bilgiler suyun radyasyonlu olma olasılığının yüksek olduğunu söylüyor. Peki, yarımada da gerçekten radyasyon var mı diye sorarsanız size önce yetmişli yıllarda yaşananları yazmam gerekiyor. Yatağan Termik Santralı yapılmamış, yörede kömür var, düşük kalorili ve TKİ ( Türkiye Kömür İşletmeleri ) bu kömürleri yurtdışına satıyor. Daha kaliteli kömürü satmayı teklif ettiğinde israrla bu kömürün istenmesi üzerine detaylı analiz yapılınca görüldü ki, içinde ‘Uranyum’ var. Sadece Uranyumu için çalıştırılması gereken bu kömürü. önce Yatağan Termik Santralında, daha sonra (Seksenli yıllarda çevrecilerin direnmesi ve hatta Sevgili arkadaşımız Saynur Gelendost’un açlık grevi sonucu hayatını kaybetmesine karşın yapıan) Ören Termik santralında yakmaya devam ediyoruz. Unanyumu da bacadan çevreye salıyoruz.

George Bean bugün benim yaşadığım Dalyan’a da gelmiş, yaşayan yöre insanı onu sevgiyle hatırlıyorlar.
Aşağıya aldığım fotoğrafta gördüğünüz çanta Ben Amcaya ait.

Bize kitaplarını bırakırken, çantadaki tüm fotoğraflarını Cambridge Üniversitesinin Klasik Arkeoloji bölümüne bağışlamış. Yazımda kullandığım fotoğrafların kaynağı Üniversitenin Bean arşivi.

Antik Çağda Uranium adı verilen bir kentin gerçekten Uranium cevherini taşımasını çözmüş değil, üç kuruşluk bilgim.
Sağlıkla kalmanız dileklerimle,
M. Meran Pakel
Dalyan, 16.01.2022
233 ( 05 / 22 )