
Bizler süngerle büyüdük, hepimizin evinde bir parça sünger vardı. Banyoda kullanırdık, eskiyip parçalanınca ayakkabılarımızı temizlemek ve boyamak için kullandık. Atmışlı yıllarda gittiğim Bodrum’da yuvarlak yastık büyüklüğünde süngerler görmüştüm. Şehirlerde kurulan pazarlarda bile satılırdı, evde temizlik için biriken suların toplanmasında idealdi. İstanbul’da trenden Haydarpaşa’da indiğimizde, deniz kenarındaki her sandalcının bir süngeri vardı teknenin dibinde biriken suları onunla toplar bir teneke kutuya sıkardı. O zamanlar plastik kova henüz ortada yoktu. Bunlar bizim gördüğümüz işler, sonra birden sentetik süngerler çıktı, Aynı sünger gibiydi, delikli ama çok çabuk parçalanıyordu. Biz süngeri ancak bu kadar tanırken onun tarihsel işlevini hiç bilmiyorduk. Süngerin asıl görevi çok daha önemliydi. Burada bir ara verelim, üç kuruşluk bilgimizle biraz süngeri tanıyalım. Sünger bir canlı, deniz canlısı binlerce kanalı olan ve kendini bir iskelet sistemiyle zemine bağlayan bir canlı, onu doğal haliyle evlerde kullanamazsınız. içinde incecik kireç taşı yapısında kavkı var. İşte onu vazgeçilmez yapan bu karmaşık ince kanal sistemi, sünger içecek ve sıvı sanayinin olmazsa olmazı o her türlü filitrasyon işleminin tek vaz geçilmezi. Biz onu sadece evimizde kullanırken o bütün dünyada şaraptan başlayarak bira dahil süzülmesi gereken ilaç sanayisi ve meyve suları için her fabrikada kullanılıyormuş, haberimiz yok.. Talep o kadar fazla ama sünger giderek zor çıkarılan uğraştırıcı bir iş, istekleri karşılayamıyor. Önce süngeri suni olarak üretmeye çalıştılar, yetmişli yıllarda Amerika’da daha sonra seksenli yıllarda ( daha önce yazmıştım sünger için su ürünleri Bodrum’da bir tarla oluşturmuştu. Sonucu ne oldu bilmiyorum. ) Balık çiftlikleri başlamadan önce kuruldu dersem yanlış olmaz. Bu arada Sanayi üniversiteleri sıkıştırıyor, bize filtre için malzeme bulun diye ve sonunda buldular. Hem de onların istedikleri şartlarla birincisi ucuz olacak ve ikincisi bol bulunacaktı. Bu yeni madde bir alüminyum hidro silikattı ve adına Zeolit deniyordu. Süngercilik birden bitti. Artık filtre malzemesi olarak bu madde kullanılıyordu hem de bütün dünyada.
Bazen şanslı olduğumuzu düşünüyorum, sayıları fazla olmasa da çevreye ve bilime duyarlı insanlar bu topraklardan çıkıyor. Nereden çıktı bu derseniz, devam edeyim. Her şey gayet güzel giderken birden bir gurup duyarlı bilim adamı bir saptama yaptılar. Hacettepe Üniversitesinde gözlemlemişlerdi, Anadolu’nun bir köyünden gelen hastalarda hep aynı olay görülüyordu. Köye araştırmaya gittiler seksenli yılların sonunda akciğer filmlerini çektiler ve teşhisi koydular. Köyde yaygın akciğer kanseri bulunmuştu. Doksanlı yılların başında şimdi tam hatırlayamıyorum, yanılabilirim Nokta veya Aktüel dergisinde bir kapak resmi ve yazıyı gördüğümde irkilmiştim. “Lanetli Köy” Nevşehir Niğde arasında Karain köyüydü bu köy. Ve araştırmalar çabuk sonuçlandı bu hastalığın sebebi soludukları tozda bulunan bir maddeydi O yörenin en yaygın volkanik maddesi yani Zeolit. Köyün taşınması kolay olmadı. Şimdi köy terk edilmiş halde duruyor. Bu olay dünyada ancak duyarlı çevreciler arasında yayıldı sanayinin alarm zilleri çalıyordu. Ama ellerinde büyük bir güç vardı. Para.
Aşağıya aldığım resimdeki yazı “Bilim ve Teknik” Dergisinde çıktığında gözlerime inanamadım.

Uzayda bilim adamları bir çalışma gerçekleştireceklerdi “Zeolit Kristallerinin Büyütülmesi” deneyi. Bu projeyi kimin finanse ettiğini araştırmaya bile gerek görmedim. Peki neden böyle bir deneye gerek duyulmuştu, yüzlerce mineralin arasından neden “Zeolit” elbette bunu soran bilim adamları olmuştur ama sesleri fazla duyulmadı. Şimdi Sanayici işin farkındaydı, Asbest’ten sonra Zeolit’te kansorejendi Türkiye’de görülen Akciğer Kanseri solunum yoluyla başlamıştı ama daha sonrası. Şimdi size bir bilgi aktarmak zorundayım Doğal süngerde bulunan kanalcıklar o kadar ince ve birbiri içinde kayboluyor ki istenmeyen tüm tortu bu kanallarda kalıyor. Zeolit kristalini size şöyle anlatayım, avucunuza bir miktar toplu iğne alın bir müddet sallayın sonra bir kağıdın üzerine bırakın. Birbiri içine geçmiş bu iğnecikler size bir kapan görevi sağlıyor. İşte zeolit kristali böyle birbiri içine geçmiş iğnecikler halinde ancak süzme işleminde kullandığınızda gözle görülmeyen ince zeolit iğnelerini de birlikte içiyorsunuz. Bir gün zeolit yasaklanacak bunu biliyor sanayiciler bir an önce içindeki mikro kristallerden kurtulmak lazım. İşte uzayda bunun için deneyler yapılıyor. Bir yandan gerisin geriye doğal süngere yatırım yapıyorlar. Florida’da Key West’te sünger tarlaları kurdular bu da yetmedi Batı Hint adalarında. Okyanus bilimcilerine paralar aktarılıyor, sünger konusunda. Ama bir gerçek var. Sünger Akdeniz’i seviyor hem de sadece doğu Akdenizi, en kaliteli ( yani filitre için ) süngerler sadece burada..
M. Meran Pakel
Dalyan, 07.06.2019