
Yukarıdaki resimde gördüğünüz yerin adı ‘Feodosia’, Kırım yarımadasında, Kırım Tatarları ona ‘Kefe’ diyorlar. ( Yarımadanın kafaya benzemesinden olabilir mi bilmiyoruz )
İşte bu şehirde, 1817 yılında Aziz Sergis Ermeni kilisesinde bir erkek çocuk vaftiz edildi ve ona ‘Ohannes’ adını verdiler. Diğer çocuklar gibi Kırım denizinin kenarında gemileri, dalgaları ve fırtınaları seyrederek büyüdü.

Resmini gördüğünüz nişan ise Osmanlı devlet nişanı. Yedi köşeli yıldızın üstü mineli, tüm beyazlar gümüş ve sarılar ise altın. Bugünkü hikayemiz bununla ilgili. Tekrar Ohannes’e dönersek, aşağıda resmini gördüğünüz okula girdi. Bu okul Çariçe Katherina tarafından açıldığında yıl, 1757 yılıydı, St. Petersburg şehrinde Neva nehrinin yanındaki binaya geçmeleri ise Fransız Devrimi ile aynı tarihe denk geldi, 1789. Okulun adı, Rusya İmparatorluk Sanat Akademisi.

Şaşırtıcı bir benzerlikle, ülkemizin ilk Güzel Sanatlar Akademisi olan ‘Mekteb-i Sanayii-i Nefise-i Şahane’ ancak yüz sene sonra Osman Hamdi Bey tarafından nehir değil ama boğazın kıyısında aynı güzellikte bir yapıyla açılacaktı.

Ohannes okuduğu o muhteşem binada bir arkadaş edinmişti. Ondan bir yaş küçük olan Vasily İvanovich okula dinleyici olarak kabul edilmiş ama üstün yeteneğiyle daha sonra sınıfa alınmıştı. Bu ikilinin yolları 1837 yılında Ohannes’in Okulu bitirmesi ile ayrılır, Vasily askeri bir araştırma gezisine Özbekistan’a giderken, diğeri doğduğu şehre geri döner. Vasily İvanovic bu arada ünlü olmuş resimleri özellikle Çar 1. Nikola tarafından satın alınmıştır. Artık o Devlet sanatçıları sınıfına girmiştir. İkili 1840 yılında Akademi tarafından bilgi ve görgülerinin arttırılması için İtalya’ya gönderilecek sanatçılar arasındadır. Henüz yirmili yaşlarının başlarında olan bu iki genç hem gezer hem çalışırlar.

Neler oldu bilmiyoruz sevgili arkadaşı Vasily İvanovich iki sene sonra İtalya’da hayatını kaybetti. ( Picasso yıllar sonra benzer olayı Carles Casagemas’la yaşayacaktır. ) Ohannes bir daha kendi adını kullanmadı ve adını İvan olarak değiştirdi. Gece ay ışığında karanlık denizler ve dalgaları resimlemeye başladı.

Roma dönüşünde artık onu Ohannes Aivazian değil, İvan Aivazovsky olarak tanıyacaktık. Otuz yaşında Akademiye Profösör oldu, fırsat buldukça çeşitli şehirleri gezdi. Sultan Abdülaziz’in davetiyle İstanbul’a geldi bu onun ülkemize ilk seyahati değildi, yıllar önce Ege kıyılarını gezmişti. İşte yukarıda gördüğünüz ‘Osmanlı Nişanını’ Abdülaziz ona taktı. Bu nişan, bir yabancıya verilen ilk nişan olma özelliğini taşıyordu.
Yolunuz İstanbul’da Resim Müzesine düşerse, bir zamanlar Abdülaziz’in kaldığı Veliaht Sarayının büyük salonunda onun resimlerinin sergilendiğini göreceksiniz.. Yazımızı Resim Müzesinden bir kaç fotoğraf ile renklendirerek bitirelim.



M. Meran Pakel
Dalyan, 18.08.2020