
Yukarıda çerçevelenmiş olarak gördüğünüz şey, şu anda ABD’de Texas Üniversitesinin özel bir bölümünde korunuyor. Çerçevenin içinde ne olduğunu aşağıda daha yakından görelim

Ona bir değer biçilemiyor, nedeni açık, o ‘tek’ başka benzeri yok. Şimdi size onun hikâyesini anlatalım.

Jozef Nicephore Niepce, bir Fransız. Araştırmayı ve bir şeyler bulmayı kendine meslek edinmiş, bu nedenle ona ‘Mucit’ diyorlar. Kafasındaki, ‘neden görüntüleri bir yere kayıt edemiyoruz?’ sorusunun cevabını arıyor. Orduda kullanılan ‘Helyograflarla, yani güneş ışınını kullanarak, bu işi denemeye başlıyor.

Güneşin geldiği yeri yaktığını biliyor, ince bir teneke levhaya inceltilmiş zift sürüyor. Aynalar yardımı ile güneş ışınının çarptığı, görüntülemek istediği yeri, levhaya yansıtıyor. Bundan sonra uzunca bir zaman bekliyor. Sonrasında plakayı lavanta yağı ile karıştırılmış benzinle yıkıyor. Aşırı güneş alan zift eriyor ve ortaya bir görüntü çıkıyor.
İşte en üstte gördüğünüz çerçeve içindeki eserin hikayesi kısaca böyle, O dünyanın ‘ilk Fotoğrafı’ olarak kabul ediliyor. Ona bir de isim vermişler ‘Pencereden Le Gras’ın görüntüsü’ diye.
1827 yılında yaptığı bu çalışma pratik olmasa da fotoğrafçılığın öncüsü kabul ediliyor. Doğduğu kent onu unutmamış, adına dikilmiş bir heykelini Saone nehri kenarındaki Chalon kentini, ziyaret ettiğiniz zaman görebilirsiniz. Bir mucit bundan başka ne ister ki..

M. Meran Pakel
Dalyan, 29.12.2021
226 ( 48 / 21 )