
Yukarıya fotoğrafını aldığım kişi bir Mimar. Adı Bruno, Mimarlık tarihinde ‘Yeni Gerçekçilik’ akımını başlatan, öncülerden. Aşağıya aldığım fotoğraf Berlin’den. Adı Hufeisensiedlung. ‘Atnalı yerleşkesi’ olarak dilimize çevirebiliriz.


Bruno bu binalara 1925 yılında başlamış, şehrin içinde, ortasında kendine ait gölü olan bu eserin yapımı sekiz senede tamamlanmış. Halen koruma altında olan bu kültür mirasını bitirdikten sonra mimarımız, Japonya’ya gidiyor. ‘Mimari sadece beton ve çelikten ibaret değildir estetik ve rengi olmalıdır’ sözleri ona ait. 1920 li yıllarda tasarladığı kapıların güzelliğini görebilmeniz için bir fotoğraf ekliyorum.

Japonya dönüşü Ulu Önderin davetini kırmaz ve 1936 yılında ülkemize gelir Profesör Bruno Taut. Nazi Almanyasından kaçan diğer Mimarlarla birlikte çalışırlar Ankara’da. Eğitim ağırlıklı banalar yapılmaktadır o yıllarda, Atatürk Lisesi, Cebeci Ortaokulu ve daha diğerleri hep onun tasarımlarıdır. Sıra Üniversiteye gelince aşağıda fotoğrafını gördüğünüz binayı yaratır.

Ne var ki, Bruno hastadır. Ulu Önder’in ölüm haberini hasta yatağında öğrenir, Ankara’da Atamız için acilen bir katafalk yapılması gereklidir. Bir gün içinde ‘ihaleye’ çıkılmıştır. Hasta yatağından kalkar ve yakından tanıdığı Ulu Önder için, onun istediği gibi sade, aşırılığa kaçmayan katafalkı hazırlar. Bu da Bruno’nun son eseridir.

Kendisine bu işin karşılığı olarak uzatılan zarf içindeki parayı da reddeder.
Çok geçmeden bir ay sonra vefat eder. Atamızın güvendiği ‘Asil Türk Milleti’ bu ülke için geceli gündüzlü çalışan ve hepsini sadece iki yılda hazırlayan Bruno’yu unutmaz. Onu özel bir yerde toprağa verirler. Mezarı, tamamı ‘Şehitlerimize’ ait olan Edirnekapı Şehitliğindedir, Müslüman olmayan tek kişi olarak.
M. Meran Pakel
Dalyan, 01.09.2022
257 (29/22)